Tarihi 9 Eylül 2016

Aman ha istemiyoruz!

2014 yılına kadar olan resmi rakamlar açıklandı. Afganistan işgalinde ABD 2500 askerini kaybetti. Irak işgalinde ise 4500 Amerikan askeri öldürüldü. İki ülkeye yapılan operasyonun Washington bütçesine toplam maliyeti tam 6 TRİLYON DOLAR... Ve dahası sadece bu iki ülkeye yapılan operasyonda tam 1 MİLYON ABD askeri yaralandı.
Türkiye'deki asker sayısından daha fazla Amerikan askeri yaralanarak ÖLÜMÜ en yakınında hissetti.
Daha korkuncu ise önceki gün Başkan adayı Trump'ın seçim toplantısında ortaya çıktı. Katılımcılardan birisi "Savaşlarda psikolojisi bozulan Amerikan askerlerinden hergün 20'sinin başına silah dayayarak intihar ettiğini biliyor musunuz?" diye sordu. Trump'ın cevabı ilginçti; "Yanlış biliyorsunuz, 20 değil hergün 22 eski askerimiz intihar ediyor" dedi. Araştırdılar ve Trump'ın verdiği rakamların doğru olduğu ortaya çıktı. Adamlar hergün 22 eski askeri toprağa gömüyorlar.
Yönetmek, dizayn etmek, masada baş köşeye oturmak ve herkesin kendisine SELAM ÇAKMASINI sağlamak kolay değil. Dünyada GÜÇ olmanın, diz çökmemenin yolu BEDEL ödemekten geçiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün "Osmanlı Devleti'nin 33 vilayeti vardı. Aynı topraklar üzerinde bugün 64 hükümet var" dedi. Bugün 64 devletin oluştuğu toprakları geçmişte 33 vilayet olarak yönetecek KUDRETTE olmayı sağlamak da kolay değildi. Sadece Kut'ül Amare savaşında 10 bin şehit verdik.
Tam 13 bin İngiliz askerini esir alıp, düşmanı tam 30 bin içi dolu tabutla gönderdik. Peki o dönemde Kut'ül Amare'nin nüfusu kaçtı.
Sadece ve sadece 6500... Evet küçücük bir kasaba için gerektiğinde 8 katı insan ölüyordu.
Bazen stratejik önemi olan, ülke çıkarları için hayati değeri olan bir kum tanesi için bile bedel ödenirdi. Büyük Devlet olmak böyle bir şeydi.
ABD şimdi askerlerinin ölmesini istemiyor.
Suriye'de tam 5500 askeri var ama hepsi PKK'lılara gaz verip öne sürerek arkalarına saklanıyor. O yüzden Obama ülkesinde korkaklıkla suçlanarak "ABD'nin Süper Güç imajını yerlerde süründürdü" diye itham ediliyor. Böyle bir dönemde Türk tankları Cerablus'a girdi. Uçaklarımız ve tanklarımız belirlenen siperleri temizliyor, ardından ÖSO askerleri giriyor ve savaşıyor. Yakında belki de Rakka'da dolaşan Türk tanklarının fotoğrafları tüm dünyaya geçecek. Suriye'de masa kurulup yıllardır süren kan ve gözyaşı sona erecek.
Hayati çıkarlarımızın olduğu sınırımızda bir PKK koridorunun kurulması engellenecek.
Batının korkudan dilinin tutulduğu, Arap dünyasının titreyip kaçacak delik aradığı DAEŞ belasını Türkiye'nin politikaları ve desteklediği ÖSO halledecek. Türkiye İslam coğrafyasında halkların gönlünde taht kuran bir LİDER ülke olarak bölgenin Süper Gücü olacak. Bizim Mehmetçik, bizim aslanlar yaralandığında veya savaştığında Amerikan askeri gibi başına silah dayayıp intihar etmiyor. Hastanedeki yatağından "İyileştiğimde tekrar cepheye gideceğim" diye haykırıyor. İslamı yok etmek adına Müslüman elbisesi giydirilerek, tıpkı FETÖ ve PKK terörist orduları gibi sahaya sürülen DAEŞ adlı maşaların bu ülkeye, bölgeye ve İslam'a verdikleri zararlar, tehditler BÜYÜK TÜRKİYE'nin oyun bozan kararlığı ile bertaraf edilecek. Kaybedenler Kulübü üyeleri hızla artıyor. 15 Temmuz'da, Washington'un darbe karşıtı açıklamasını geciktirerek maydanoza dönen ABD elçisi John Bass da bunlardan biri... Ah sevgili John!.. Sana kaç defa mektup yazdım ama beni anlamadın. Beni bırak Türk halkını da hiç anlamamışsın. Tıpkı Suriye'de PKK'dan medet umduğun gibi Türkiye'de de FETÖCÜ terörist darbenin başarılı olacağını zannettin, çuvalladın. Şimdi sana bir iyiliğim daha olsun.
Bavulunu bir an önce hazırla. Çünkü bu ülkeden yolcusun. CHP lideri Kemal Bey ile görüşüp, NEOCON'ların dolmuşu ile çark ettirerek bir yere varacağını zannettin ama yine çuvalladın. Anlaşılan o ki, senin gibi bir yolcunun gemisine binen Kemal Bey de yolcu. Belli ki, birileri CHP'yi de tasfiye edip yenileyecek. Muhafazakar, ılımlı ve "PEKİ" diyen bir liderle HDP'leştirilecek. Peki HDP ne olacak? Eşbaşkanı gündeme gelebilmek için açlık grevine gidiyor. Yapacak bir şeyleri kalmadı adamların. Ankara gemisi hızla yoluna devam ediyor. Bakın Reagan, Thatcher gibi sayısız lidere danışmanlık yapan, "Arz yönlü iktisadın babası" olarak tanınan dünyaca ünlü ABD'li ekonomist Arthur Laffer dün ne diyor? "Sizlere bir teklifim var; Alın Obama'yı, bize Erdoğan'ı verin" Yok, yok... Sizinki kalsın sizde!