Tarihi 17 Haziran 2015

Bağıranlar kulübü

Seçimin bittiği günden itibaren çok garip bir durum ortaya çıktı. Seçim sonuçlarına göre AK Parti birinci, CHP ikinciydi. MHP üçüncü, HDP dördüncü parti olmuştu. İşin bir de mutluluk sonucu vardı. En mutlu birinci parti HDP, ikinci CHP, üçüncü MHP ve dördüncü ise yüzde 41'le en çok oy alan AK Parti'ydi.
Gerçekten tuhaf bir durum vardı ortada. Seçim gününe kadar bizim merkez medya, solcularımız, gezicilerimiz, PKK'lılarımız, yabancı medya, paralel ne kadar ittifak varsa hepsi bir ağızdan bağırıyordu. "Türkiye diktatörlük ile yönetiliyor" diye.
Ve dahası "Seçimlerde hile yapılacak" diye haykırıyorlardı. Seçim sonuçlandığı andan itibaren ne diktatörlük kaldı, ne de hile yaygarası. İttifakın içinde yer alan her kesim avaz avaz bağırdı; "Demokrasi kazandı" diye. Avrupa Parlamentosu "İşte demokrasi" diyor, ABD yönetiminden ve medyasından "Türk demokrasisi mükemmel işliyor" diye ALKIŞ yağıyordu.
Ak Parti oyunu artırırsa "Diktatörlük", oy kaybederse "DEM OKRASİ" diye BAĞIRANLAR KULÜBÜ vardı ortada.
Bu kulübün üyelerinden biri de TÜSİAD'dı.
Hükümetler yıkıp kuran bizim iş dünyasının BARONLARI, son seçim akabinde 13 yıl aradan sonra sahneye çıkıyordu. Ankara'ya "Nasıl hükümet kurulur" AYARI vermeye kalkıyordu. İşadamının ne işi vardı hükümet kurma işinde? Bu soruya cevap bulmak için haydi gelin birlikte şöyle alakasız gibi görünen bir İsveç turu yapalım. İsveç medyası bile seçim öncesi "Eyvah AK Parti tek başına iktidara gelirse başkanlık sistemi gelecek. Anayasa'ya aykırı bu" diye ayağa kalkıyordu. Türkiye'deki seçim sonrası İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström basın toplantası yapıyor ve "Bakın Türkiye'de demokrasi ne kadar güzel işliyor" diyordu. İsveç medyası da bunu gururla manşetlere taşıyordu. İsveç'te gazeteler Yahudiler'in elindeydi. En büyük üç gazetenin, hatta KRALİYET ailesine ait dergilerin sahibi Bonnier Holding, medya BARONU'ydu. En büyük tv kuruluşu TV4 ve İsveç'teki sinema pazarı da bu ailenin elindeydi. İsveç'te yıllar önce Olof Palme iktidara geldi, Uluslararası Baronlara kafa tutarak Birleşmiş Milletler'de "Beş Kıta Konferansı" düzenledi, yeni bir yapı kurdu.
Afrika'dan Tanzanya, Amerika kıtasından Şili, Asya'dan Hindistan, Avrupa'dan İsveç ve Yunanistan bu yapıya dahil oldu. O günden sonra Papandreu ailesi yerle bir olup adeta Yunanistan'dan silindi. Şili'de Allen de öldürüldü, Tanzanya'da Nyerere darbeyle indirildi. Hindistan'da ise Raciv ve İndra Gandi öldürülen isimlerdi. Ve İsveç'te de organizatör Olof Palme'yi yaşatmadılar, ÖLDÜRTTÜLER. Palme'nin cinayet davasından yargılanıp daha sonra aklanan tek zanlı Christer Pettersson 16 Eylül 2004'te esrarengiz bir biçimde öldü. Yıllar sonra Şemdin Sakık "Olof Palme'yi biz öldürdük." diyordu. Sakık'ın ifadesine göre, taşeron PKK'nın emriyle harekete geçen "Harun" kod adlı PKK Avrupa Sorumlusu, Palme'yi öldürmek üzere bir militanı görevlendirmişti. İsveç CIA ve ABD için çok önemli bir ülkeydi. Yıllarca NATO'da Türk subayı olarak görev yapan Sait Yılmaz "ABD 5.kol faaliyetlerini buradan yürütüyor." diyordu. Uluslararası Baronların bıraktığı kırıntılardan beslenen bir ülke olarak tanımlıyor, BİLDERBERG içinde çok etkili olduğunu vurguluyordu. İsveç Mason locaları 2012 sonunda Fransız locasından ayrılmıştı.
Sait Yılmaz bu ayrılığı şöyle açıklıyordu; "Volvo'nun önce Fransız Renault'a satılıp, daha sonra araya ABD'nin girmesiyle 3 milyar Euro ceza ödenerek Ford'a satılmasıydı ayrılmanın sebebi.
İstanbul'daki mason locasının en büyük biraderleri İsveç Stockholm'den ATANIR. Mason olmazsanız British Petrol'de de bir yerlere gelemezseniz
."
Evet Avrupa AK PARTİ-CHP koalisyonu istiyor. Kemal Derviş de istiyor, Baronların yurtdışı ve yurtiçi medyası da. Ve dahi bizim TÜSİAD da bu hükümetin kurulması için harekete geçiyor. Yıllar önce çok yakından tanıdığım bir işadamı yurtdışından araba ithalatına başladı. O zamanın Baron'u, tanıdığım işadamı dostuma "Çocuk sen ne yapıyorsun? Ayağını denk al parçalarım" dedi. Şimdi yerli uçaktan, savaş gemisine, tanktan yerli arabaya kadar kolları sıvadık. İsveç'te bir araba için neler yaşandığını gördünüz. Localar bile el değiştiriyor. Türkiye'de Erdoğan'ın kimlerle uğraştığına, kimlerin ne istediğine bakın, fotoğrafı da artık siz çekin...