Tarihi 28 Mart 2015

Saçma sapan

27.09.2002... Akşam Gazetesi yazarı Güler Kömürcü köşesinde başından geçen bir olayı anlatıyor. Washington'da koyu bir sohbet var. O dönem IMF'den kurtarıcı olarak getirilip Türk ekonomisinin anahtarı eline verilen Kemal Derviş iş adamları ile sohbet ediyor.
Güler Kömürcü yanlarına yaklaşıyor, elini uzatıyor.
O andan sonra yaşananları Güler Kömürcü şöyle anlatıyor; "Bana bağırmaya başladı Derviş; Saçma sapan kadııın, sen saçma sapan kadınsıııın!..
Saçma sapan kadıııın!..
Sen tek satır yazamazsın, diye..."
Hakarete uğradığını ve donup kaldığını yazıyordu o tarihlerde Güler Kömürcü.
Derviş, IMF'den Türkiye'ye ithal edildiğinde hükümeti teslim aldı. Tüm kararlar onun ağzından çıkacak sözlerle alındı.
IMF ile stand-by anlaşması yaptırdı bize.
25 milyar dolar geldi. "O para batık bankalara gitti, biz görmedik" diyordu o dönemin Maliye Bakanı. Devalüasyonu yaşadı Türkiye, fabrikalar kapandı, yüz binlerce insan kapı önüne kondu. Bir gecede milyarlarca doları kağıttan kazanan aileler vardı bu ülkede. "Bir gecede 100 milyar dolarım, 60 milyara dolara indi" diyen de Sakıp Ağa'ydı o dönemde.
Gazeteci Güler Kömürcü "Saçma sapan kadııın, diye bağırarak bana, herkesin içinde hakaret etti" diyordu.
Ancak en büyük hakareti o günlerin Başbakanı Ecevit ve yardımcıları Devlet bahçeli ile Mesut Yılmaz görüyordu. IMF ile yapılan anlaşmaya teamüller gereği Kemal Derviş'in kendisi imza atması gerekiyordu.
Ancak o, Türkiye Başbakanı ve yardımcılarına imza attırarak bu ülkeyi yönetenlere hakaret etti.
Ve hala batık bankalara giden 25 milyar doların hesabı sorulamadı bu ülkede.
Şimdi, CHP lideri Kemal Bey, adaşı Kemal Derviş'i karşısına almış milletvekilliği teklif ediyor; "Kemal Derviş'in Türkiye'yi krizden çıkarma aşamasındaki çalışmalarını CHP olarak sadece biz değil, bütün Türkiye takdirle anıyor" diyerek hem de.
Ben takdirle değil, o günleri acıyla anıyorum.
Anadolu'yu gezdiğimizde gözyaşları ile ağlayan fabrika sahipleri ve ağlayan yüz binlerce işçi ile anıyorum.
Sadece bizim sektörden, medyadan 5 bin kişinin işten atıldığı günlerle anıyorum.
Herhalde Kemal Kılıçdaroğlu o günleri hiç hatırlamıyor. Ve anlayamadığım bir konu daha var. ABD'de thing-tank yani düşünce kuruluşları vardır.
Amerikan derin devletinin kurduğu ve yönettiği kurumlardır bunlar.
Washington için olmazsa olmaz, vazgeçilmez unsurlardır.
Bu düşünce kuruluşları ABD'nin ÜST AKLI'dır. Hazırladıkları raporlarla EN ÜST AKIL'a hizmet ederler.
Üç büyük düşünce kuruluşundan biri de Brooking Enstitüsü'dür.
Tek amacı vardır, "Amerikan çıkarlarına mutlak hizmet"tir.
Bu enstitüyü bir başkan ve iki de başkan yardımcısı yönetir.
Derin Amerika'nın kurduğu enstitünün iki başkan yardımcısından biri de Kemal Derviş'tir.
ABD çıkarlarına hizmet için kurulmuş bir enstitünün başkan yardımcısına, Türkiye'nin solcu partisi milletvekilliği teklif ediyor. Ben bunu anlayamıyorum.
Kemal Derviş de "Milletvekilliğini kabul etmem ama dışarıdan bakan olabilirim" diyor.
Yani derin ABD'nin kolu olan enstitünün başkan yardımcısı Türk ekonomisini yönetmeye talip oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu Bey çok seviniyor.
Ben bunu da anlayamıyorum.
Anladığım tek şey var, Papandreu da aynı zamanda ABD vatandaşıydı.
Ülkesine IMF'den tutun faizci fonlara kadar ne varsa soktu.
Ülkesini borç batağına sapladı.
Şimdi yeni hükümet, yüz milyarlarca dolar borcu ödeyebilmek için kapı kapı gezip yalvarıyor.
Acaba anlayamadıklarımı kime sorsam?
Kemal Kılıçdaroğlu bize anlatabilir mi?
Yoksa Kemal Derviş'in "Saçma sapan kadıııın!" diye bağırdığı hanımefendiye mi sorsam? Saçma sapan olmayan bildiği çok şey vardır sanırım.
Bülent Ecevit'e soramam...
Çünkü rahmetli kahrından ölmüştü o günlerde...