Tarihi 18 Kasım 2014

Galoş ver şekerim!!!

Gelin şöyle bir gezinti yapalım.
150 yıl öncesine gidelim.
Avrupa'da, Asya'da, Afrika'dayız.
Yani üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğuz.
Adriyatik Denizi'nden Basra Körfezi'ne, Kafkasya'dan Tunus Naibliği'ne kadar uzanan milyonlarca kilometrekarelik bir alanda at koşturuyoruz.
Boğazlar ve Süveyş Kanalı denetimimiz altında. Bugün bizim Boğazlar'dan önüne gelenin geçtiği gibi bir durum yok ortada.
Doğu Akdeniz'e çıkışlar, Karadeniz'e geçişler tamamen kontrolümüz altında.
Ve dahası zengin petrol yataklarının olduğu en büyük bölge bizim sınırlarımız içinde.
Yani potansiyel, dünyanın en zengin ve büyük ülkesiyiz.
Evet borçlarla gelmişler bizi teslim almışlar ama PARA tutsaklığı da bitmek üzere.
Sultan Abdülhamid Han, müthiş zekasıyla, her yerden gelen İngiliz, Alman, Fransız, İtalyan ve Ruslar'a karşı satranç oynamış.
Balkanlar'dan Yemen'e kadar her yerde ayaklanmalar organize etmiş BÜYÜK GÜÇLER... ÜST AKIL'ı devreye sokarak hepsiyle oynamış, yeri geldiğinde birbirine kırdırmış Sultan Abdülhamid Han.
Ne zaman ki petrol haritalarını çizdirmiş, borçları da bitirmiş işte o zaman İÇERİDEN şiddetle gelmişler ve indirmişler.
O dönemde yerli HAİNLER, Batı'da eğitim görüp localarda ağırlananlar ve sonrasında ülkeye dönenler olmasaydı bugün Türkiye işte böylesine dünyanın en büyük toprak parçasına sahip ülkesi olacaktı.
Bizi içeriden saldırılarla böldüler parçaladılar, 12 milyon metrekare toprak parçasından bir milyonun altına indirdiler.
Osmanlı'nın son döneminde dışarıdan SIRTLANLARIN saldırısına, içeriden YILANLARIN sokmasına nasıl maruz kaldığını hiç kimse anlatmadı bize.
Parçalayanlar öyle sistemler kurdular ki, okullarda tarih sayfalarında bu ülke çocuklarına özellikle "İMPARATORLUK" bile denmedi hiçbir zaman. "Osmanlı Devleti" denilerek, iki satırla geçiştirilip KÜÇÜK BİR DEVLET algısı yerleştirildi beyinlere.
2000'li yılların başına kadar hep tarihimizden bihaber yaşatıldık, ecdadımıza sövmeyi marifet sandık.
KOCA bir İMPARATORLUĞUN üyeleri olduğumuzu bilemedik.
İngiliz'in neden bu ülkede tezgahlar kurduğunu, Rus Çarı'nın nasıl dümenler çevirdiğini, Fransız Mason Locaları'nın nasıl adam devşirdiğini, oyunları, darbeleri, hainleri fısıldamaya dahi korkar hale getirildi bilenlerimiz. Ne zaman ki YENİ TÜRKİYE dedik, yanına "BÜYÜK" sıfatını ekledik, gözümüzü ecdadın at koşturduğu o parçalanmış sınırlardaki halkların sevgisine ve gönül bağına çevirdik, işte o zaman fırtına koptu. Olamazdı böyle bir şey.
Batı dünyası "Amerika'yı Kristof Colomb keşfetti" diyorsa öyleydi.
Değişmez, değiştirilemez, tartışılamazdı.
Bugün çıkıyor Cumhurbaşkanımız "Colomb'un anılarında yazıyor.
Küba'da bir tepede cami gördüğünden bahsediyor. Kıtayı ilk keşfedenler Müslümanlar"
diyor.
Malum baronlara ait yabancı basın buna bile saldırıya geçiyor. İngiliz Times gazetesi bile dün bu konuya kafayı takmış durumda.
Olamazmış böyle bir şey.
Berberi Müslümanlar'ın Colomb'dan çok önce Amerika'ya gittiğini söylemezler, söyletmezler. Brezilya'ya Colomb daha hayatta yokken çıkan Berberiler içindeki Birzala kabilesini anlatmazlar.
Bu kabile üyelerinin toplu ismine BRAZİL dendiğini bilseler de söylemezler.
Benemaren Adası'nı ve oraya çıkan Bene Marin Müslümanlarının adını, tonlarca benzer örneği hiç anmazlar.
Dünya tarihini nasıl yazdılarsa, Türkiye tarihini de bize öyle okuturlar.
Sinüs, cosinüsten girip, trigonometriden çıkan Biruni'leri, Astronomi'nin ordinaryüsü Ali Kuşçuları, Piri Reisleri çocuklarımızdan gizlerler. Bugün şiddetle bu ülkeye saldırıyorlarsa demek ki bir karın ağrıları var.
Demek ki bir şeyler değişiyor.
Ve adamları deli ediyor. Durmak yok, delirtmeye devam! Bırakın bizim muhalefet "Seçmeni dolaşırken topuklu ayakkabı giymeyin, gönül bağı kurmak için galoş ver şekerim demeyin" projeleri ütersin..
Biz ecdadın ayak bastığı topraklarda GÖNÜL BAĞI projeleri üreteceğiz.
Birileri de çıldırıcak!!!