ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 21 Ağustos 2014

Merkep Hanım'ın inadı!

Alman istihbaratının yıllarca Türkiye'yi dinlediği ortaya çıktı ama emri veren Başbakan Merkel'e soruyorsun cevap yok.
Aslında bu şekil Alman kadınlarına Hitler'den ötürü Frolayn Eva deriz veya vurdum mu oturtur tipinden dolayı, Gvandalin. Bu kez devreye inat da girdi ya, biz de adını Merkep Hanım koyduk.
Merkep Hanım'ın öz geçmişine baktığımızda kendisinin 17 Temmuz doğumlu bir Yengeç olduğunu görüyoruz.
Yani gözlerinin güzelliği sadece merkepliğinden değil, burcunun da en önemli vasıflarından.
Diğerlerini de şöyle sıralayabiliriz: Bir kere bu burcun insanı için tensel aşkları, evi ve ülkesi her şeyden önemlidir. Hangisi söz konusu olsa körü körüne bir tutku, kıskançlık, acımasızlık hatta hasisçe bir tavır çıkar ortaya. Özellikle evladı ne halt ederlerse etsin kabahat hep başkalarındadır...
Aslında çocuk filan da sevmez. Ama es kaza doğurmuş bulunmuşsa da vay o çocuğun haline! Bu sefer o kadar çok üstüne düşer ki, yavruların tamamı yarı psikopat gençlere dönüşür.
Bir de malları kıymetlidir bunların, kimselere vermez ve paylaşmazlar. Ama en önemli özellikleri nedir derseniz; o kadar ketum, kinci ve 'sürekli yanlış anlama' halindedirler ki, bırakın yapılan kötülüğü, iyilik de yapsanız havagazıdır.
Bir de karşılığını misliyle vermeye kalkışırlar. "Dediğim dedik, çaldığım düdük ve şeyim iki kanat" darbımeselini lügatlara kazandıran da bu arkadaşlardır.
Şimdi Merkel Merkep'e soruyorsun, 'Bizi niye dinledin abla' , 'Iıh söylemem' diyor. Bak kızdım işte, istersen söyle ama unutma ki bu defa karşında, 'hakiki burcu Akrep, yükseleni Aslan olan ve her durumda Yengeçlerin icabına bakabilen' yeni bir Türkiye var. Yani ne inat söker, ne de o şansölye ayakları.
Not; Sevgili editörlerim Emre, Rabun, Tarık ve Tuba... Sizlerden istirhamım, hanginiz Almanca biliyorsanız lütfen şu metni tercüme ediniz ve Merkel Merkep'e yollayınız. Yalnız 'eşeği' çift 'ş' anlamına gelecek şekilde 'essel' diye yazın. Bu arada Yengeç burçlular da alınır, ona da
'zehirli pavurya' diyelim.

Anneye düşkünlüğün böylesi!

Geçtiğimiz hafta genç bir çocuk abisini bilmem kaç yerinden bıçaklayarak öldürdü. Sebep, anneleri gece gezmesine gitmiş, gidip kim alacakmış? Ana sevgisine bakar mısınız, küçük evlat diyor ki, "Hayır gecenin bu saatinde kadın başına gelemez, gidip ben alacağım!" Abi de diyor ki, "Hayır anamı ben daha çok seviyorum, ne yapsam hakkını ödeyemem bu yüzden ben gidiyorum almaya!" Derken kavga o kadar büyüyor ki küçük, büyüğü öldürüyor.
Tabii gönül isterdi ki, olayın nedeni böyle bir sebebe dayansaydı. Ama maalesef tam tersi oldu ve 'bir anacık iki kazık kadar evlada fazla geldi!' Biri dedi ki sen git, öbürü dedi ki, hayır sen gideceksin!
Emin olun anne bir tek kendini suçlamıştır, "Ayaklarım kırılaydı da gitmez olaydım" pişmanlığıyla.

Davul zurna bile ağladı...

Diğer yanda yine 'bir ana ve yine bir oğul cenazesi.' Bu kez aslanlar gibi bir evlat (gerçekten aslanlar gibi) son yolculuğuna uğurlandı. Hem de davul zurnayla. 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Mehmet Deniz, 16 yaşında bir veledin kullandığı aracın altında kalarak can verdi ve canlara keder saldı.
Düşünürseniz, kim bilir anacığı yüksek okul kazandığı için ne kadar sevinmişti?
Tabii okul bitince evlendirecek ve düğününde göbek atacaktı. Ama olmadı.
Hain kaderle bir salak oğlan el ele tutuşup çocuğun canına kıydılar. Anne için doya doya oynamak da oğlunun cenaze merasiminde nasip oldu.
Lafım ise, 'cami avlusunda oyun havası mı çalınırmış' diyen hassasiyetten uzak tüm öküzlere... Bir anlamda o davul tokmağı ve zurna kadar bile
olamayanlara yani....