ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 5 Nisan 2014

AK Partili gazete okumuyor (!)

Kedicikler - köpecikler bir de bebekler... Karşılarında istediğiniz kadar şaklabanlık yapın, numaralar çekin asla ama asla yutmazlar.
Çünkü gerçekten sevilip sevilmediklerini anında anlarlar.
Halkımız da son seçimde işte bu hayvansal ve bebeksel iç güdüyle hareket edip, gerçekten sevildiğini hissettiği tarafa oyunu verdi. Yani içtenliğine inanmadıkları CHP yerine, hatasıyla sevabıyla AK Parti'yi yeniden bağırlarına basma nedeni budur.
Ne meydanlarda atılan nutuklar, ne vaat edilen projeler, ne de yüksek perdeden suçlamalar... İşin sihirli formülü, vatandaşa 'kendilerinin sevilip kollandığını' anlatmak sadece.
Peki bu halk kimdir?
Muhalefet uluorta söylemese de kafalarından geçen şu; Hırsızlık söylentilerini umursamayacak oranda Müslüman, kimliğini sadece AK Parti'de bulacak kadar vasıfsız, gazete okumayacak kadar cahil (!) Dehşet di mi?
Hele Ertuğrul Özkök'ün yaptığı gibi 'böylesi seçmene bu şekil gazeteci' demek hepten ürkütücü. Ne diyor Sevgili Özkök, "Hükümet seçimde yüzde 45 almış olabilir ama seçmeni aynı oranda 'yandaş' gazetelerini ve yazarlarını okumuyor!" O zaman da şöyle bir düz mantık çıkıyor ortaya, 'Muhalif gazeteler, yandaş gazetelerden üç kat fazla satıyorsa, demek ki iktidarı da onlara teslim edeceğiz.' Ama uçmayalım ve soralım; Bizim okur iş-güç derdine düşmüşse ve basını takip edecek vakit bulamıyorsa misal ve de tirajlarımız Hürriyet'in yarısı ise bu bizlerin tasfiye edilmemiz için yeterli sebep midir? Ya da şöyle düşünelim; Vatandaş vardır hayatı gazetelerden takip eder, vatandaş vardır o hayatı içinden -hem de derinlemesineyaşar! 'Bizimkiler' de ülkelerini idare edecek insan ve insanları seçerken 'okur' vasfını ertelemiş ve sadece kendilerini 'kollayanı' şampiyon yapıp başka bir tiraja imza atmıştır!
Bu durum tasfiye edilmemizi gerektiriyorsa, edilelim a. s...

Biraz da magazin...

Bu gün Cumartesi ve "Neden çaylar hep bizim evde içiliyor" reklamındaki gibi apartmanımızın güzide hanımları Cuma'dan istila ettiler haneyi... Seçim bitti, magazin konuşuyorlar artık. "Sinem Kobal ve İbrahim Çelikkol, Riva gibi gözden uzak bir diyarda baş başa yakalanmışlar" haberiyle başlıyor sohbet ve şöyle devam ediyor; "Ay pek yakıştırdım inşallah evlenirler!" "Arda'sız bir Sinem düşünemem!" "Arda'nın bu kızı almaya niyeti yoktu ki, oyalıyordu zavallıyı!" "Doğru söylüyor, bir de bıktı kızdan, artık neresinde ne var biliyor!" "Aşkolsun, bu kadar basit mi her şey!" "Evet basit şekerim, üzerine felsefe geliştirmeye gerek yok, adamlar yedi senede bıkıveriyorlar sevgiliden! Hem o kadar şöhreti ve parayı tek bir hatuna feda etmek için mi kazandı?" "Peki fikri beraberlik, her konuda anlaşır olmak, sahip olma tutkusu, yaşanan mutluluklar, vazgeçilmezlik, özlem filan ne oluyor?" "Keşfedilmemiş gizemli bir vücut karşısında heba olup gidiyor canım!" "O zaman senin koca kör! Hala seninle olduğuna göre!" "Benimkini karıştırma, elinde fileyle her akşam evine gelen sünepeyi ne yapsın kadınlar?" "Bilmem valla hayatım, o zaman Bekir beyin yanında gördüğüm hanım file taşıyıcısıydı!"
Salona koşup hanımları ayırmanın vaktidir. Bir yandan da Bekir beyi uyarmalıyım, akşama kafadaki o iki tel saçı da yolunacak belli ki! Çıkardığım sonuç ise, 'Benim gibi kurtlu baklanın bile file taşıyıcısı olabilirmiş, güzeeel!"