ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 10 Eylül 2013

Müslümanlık, Batılı olmaya engel mi?

Dün, 'Çocuk gelinler sorununu çözmek için harekete geçildi', bu gün "Lise öğrencileri evlenebilir" diye karar alındı. Ve birileri fırsattan istifade yine hükümete yüklendi.
Çünkü Sayın Başbakan'ımız, "Aileler en az üç çocuk yapsın!" diyor.
Ülke nüfusunun yaşlanması kaygısıyla söylenen bu laf da, dönüp dolaşıp, "Artık öğrenciler okula da bebekleriyle gelir" fetbazlığına dönüşüyor. Sanki Başbakan üç çocuğu da lise birde yapın demiş gibi!
Ve herkes söze, 'Medeni ülkelerde...' diye başlıyor. Burada göz ardı edilen galiba 'ülkelerin yüzyıllara dayanan, kendine has gelenek ve görenekleri...' Mesela o gelenek icabı bizler, Avrupalılar gibi evlatlarımıza 18'ine kapıyı gösterip 'Artık başının çaresine bak' diyemiyoruz. Tam tersi kazık kadar çocuklarımızın bile dibimizden ayrılmamasına karşıyız.
Adamlar bin asır önce 'medeniyet çerçevesi' içinde kadın-erkek ilişkilerine esneklik kazandırmış. Bu bakımdan çağdaş batıyı elbette örnek alalım. Ama kanımıza işlemiş adetlerimizi de unutmayalım. Çünkü hala kızlarımızı 'ilk kez düğün gecesi gördükleri' adamlara vermekteyiz.
Genç olmanın en büyük sıkıntısı da bu galiba. Hiç bir sosyal konuda karar verme yetisi edinmeden, sadece atasından gördüğü gibi bir hayatı kabullenmesi.
Onlara sunulan şartlar gereği yaşamı bir tek, 'inek sağmak, bostan çapalamak, küçük kardeşlerine annelik yapmak ve adı çıkmadan bir an önce baş göz edilmekten' ibaret sanması.
Sonuç; Müge Anlı'da görüyoruz.
Kendilerini 'kadın yerine koyan' gelenekler yüzünden, kızlarımızın hayata nasıl erken başlayıp erkenden vazgeçtiklerini. 13'ünde evlendirilip dayak yiyenleri, olmadı 16'sında başkasına kaçanları... Kuma gidip işkence görenleri...

Niğdeli çocuk gelinler!

Bakan Nimet Çubukçu, özellikle Niğde'de yaşanan 'çocuk gelin' sorununa, '12 yıl zorunlu eğitimin' çözüm olacağını söylüyor. Ama biraz da ana babaların kafalarına çözüm bulunmalı. Mesela annenin biri, yanında 13 yaşındaki kızı, kameralara diyor ki, "Elbette görücü geldi kızıma, hem de tam dokuz kere!" Yöre adamlarının ise ağızları kulaklarına varıyor ; "Biz halimizden memnunuz abi!" "Peki 15 yaşındaki karın da memnun mu halinden?" diye sorsan muhtemelen cevap şöyle olacak; "Biz memnunuz ya, onlar olmasa da olur!"
Tabii gönül isterdi ki adetlerimizi değiştirip, bütün çocuklarımızı önce okutup, dünyadan haberdar edip, eli ekmek tutana kadar bekleyelim ve sadece kendi yaşıtlarıyla evlendirelim.
Ama görünen o ki, 'son model cep telefonlarına adapte olma hızımızla, çağın diğer gereklerine ayak uydurama hızımız' aynı olmayacak.

Ve kızsal içgüdüler...

Bu bölümü, çevremdeki kadınlara danışarak yazıyorum. Galiba en büyük tehlike, bu kanun maddesiyle birlikte kızların, 'Ay ben neymişim' diyerek kendilerini dersten-okuldan soyutlayıp kafayı evliliğe takacak olmaları.
Köylük yerdekilerin ise dünyadan haberi yok. Belki şimdilerde televizyonun da etkisiyle evlilikten ve cinsellikten biraz anlar olmuşlardır ama esas bilgiyi, 'gelin olan yaşıtlarıyla gizliden yapılan sohbetlerden' aldıkları kesin.
O da ne kadar sıhhatli bir bilgidir tartışılır. Buna bir de, kız çocuğunun evcilik oyunu gibi gördüğü, 'bir an önce kendi evim olsun' hevesini eklersek, sonuç; 'Kendi istedi kocaya varmayı, vermesek kaçacaktı, biz de kasabaya rezil olacaktık' yanılgısı...
Adamlar içinse durum daha basit; "Genç olsun ki daha fazla çocuk doğrusun. Bir de her şeyi bende görsün!"
Hep söylerim; İçinde matematik kuralı olmayan hiç bir mesele başarıya ulaşmaz.
Hatta gün gelir, devasa problemlere dönüşüp başa bela olur.