ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 17 Mart 2013

Pazar eğlencesi...

Bizim kabilenin aynı çatı altında yaşamaya başlamasının üzerinden aşağı yukarı 30 yıl geçmiş. Ama karşılıklı karakterlerimizi çözememiş olacağız ki, Habertürk'ün 'Pin kodunuz nedir' haberine balıklama atladık. Bakacağız bakalım ev halkı hangi kişiliklerden oluşuyor?
Bunun için yapmamız gereken, dünyaca ünlü fizikçi Douglas Forbes'in sözlerine kulak vermek.
Adam diyor ki, 'doğum tarihinizdeki rakamları toplayın, size kim olduğunuzu söyleyeyim.' Habertürk'ü de elçi tayin etmiş, bize de elde kalem kağıt hesaplar yapmak düşüyor böylece. Mesela benim hanım, 'içine kapanık, değişken ruh hali ve melaike' çıktı.
Ben ise, 'ağırbaşlı, klasik ve alışkanlıklarından vazgeçmeyen' biri. İyi mi?
Sonra dedemiz dedi ki, "Yahu bunda bir yanlışlık var. Hiçbirinizi tanımamışım ben o zaman. Şunu bir daha hesaplasanıza?"
Hesapladık efendim. Gazeteye göre;
1) Doğduğum gün; 25... 2+5=7
2) Doğduğum ay... 5 (Mayıs yani)
3) Doğum yılım... 1947... 1+9+4+7...
2+1=3
4) Bu üç sonucu topla, tek rakama indir.
7+5+3= 15...1+5= 6
5) Bir ile dört sonuçlarını topla; 7+6=13...
3+1=4
6) Bir ve ikinci sonucu topla; 7+5=12...
1+2=3
7) İki ve üçün sonuçlarını topla; 5+3=8
8) Altı ve yedinci maddenin sonuçlarını topla; 3+8=11... 1+1=2
Şimdi sorum geliyor.
İster Forbes cevaplasın, isterse gazetenin editörü:
Şu 5. maddedeki toplamayı bize boşu boşuna neden yaptırdınız? Hani sonucu bende 4 çıkan işlemi? Madem sonuca eklemeyecektik, neden bulduk o rakamı o zaman?
Acaba doğrusu 5, 6 ve 7. şıkları toplayın şeklinde olabilir mi? Yani; 4+3+8=15...
1+5= 6 (altı)
Bu durumda sizin hesaba göre benim pin kodum:
2 (iki)
Mantıklı hareket edersek: 6 (altı)
Ki bu rakamların işaret ettiği karakterlerin birbiriyle alakası yok inanın.
Bu durumda ben kim oluyorum yahu?

* * *
YAZMAYAYIM DİYORUM, OLMUYOR!
Buyurun işte bir haber; Kırıkkale'de C.B. isimli bir şahıs cinsel organını kesip ormana atmış. Organı bulmak için polis ekipleri seferber olmuş! Bulunmuş bulunmasına da 'acaba organ C.B. kardeşimize mi ait?' Doğrudan Aziz Nesin'e geçiyorum. Hani şu alıntılamaktan bıkmadığım hikayesine.
Bir fabrika var... Ve işçilerini sömüren bir de uyanık patron. Gün geliyor adamın biri fabrikaya kalfa olarak giriyor. Ama biraz 'anarşist' ruhlu olduğundan ilk iş diğer işçileri, 'haklarını aramaları' yönünde kışkırtmak oluyor.
Tabii patron takıyor adama. Bir an önce defedilmesi gerekir. İşte tam o sırada kazan patlıyor, bizim işçi havaya uçuyor.
Tabii patron -belli etmese de- sevinçten uçacak hallerde... Sahte göz yaşları içinde diyor ki; "Bulun rahmetlinin vücudunu, şöyle anlı şanlı bir cenaze töreni düzenleyeceğim, fabrikamın bahçesinde!"
Gerisini orada çalışan saf bir işçinin ağzından dinliyoruz:
"Şimdi bizim patron, rahmetlinin vücudunu bulun dedi ama nereye baksak yok!
Zavallı kazanla birlikte berhava olup gitmiş.
Ama patron emir verdi; 'Neresi olursa olsun bulun bir vücut bölgesini, tören yapacağım!' Aradık taradık sonunda söylemesi ayıp rahmetlinin tenasül organını buldu bir arkadaş.
Kazanın bir yerine sıkışmış kalmış.
Ama aklıevvelin biri de buyurdu ki, 'Peki onun mu değil mi, nereden bileceğiz?' Tövbe tövbe, yahu bu mendil mi öyle önüne gelen düşürsün! Her neyse rahmetlinin karısını çağırdı patron, bilirkişi olarak yenge bakacak bakalım bulunan şey kocasına mı ait diye. Kadın ağlaya ağlaya göz attı ve 'Evet onunkidir' deyince ne yalan söyleyeyim hepimiz rahat bir nefes aldık. Nihayet, bizim kalfadan kalan tek şeyi de olsa yıkanıp yuğulacak ve tabutuna yerleştirilecek!
Dediğim gibi de oldu. Naaş fabrikanın ortasına getirildi, toplandık bizde ama o ne?
Bizim patron bir ağlıyor, bir feryat ediyor ki sormayın! Kapaklandı üstüne, alamıyoruz, 'Ben bu işçimi çok severdim, açın tabutu bir öpeceğim!' diyor, başka şey demiyor. Yahu patron delirdin mi, bilmiyon mu sandukada ne duruyor....."
İşte bu misal, nerede kopan bir organ varsa aklıma hep bu hikaye gelir, bıkmadan usanmadan yazarım.