ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 3 Mart 2013

Kompartımanda aşk!

Düşünün 17 yaşında yakışıklı, ağzı laf yapan, sevimli mi sevimli bir gençsiniz.
Üstelik okul bitmiş, hoplayıp zıplayacağınız tatil günleri gelip çatmış. Mevsimlerden bahar! Değil sizin, büyükbabanızın bile aklı aşkta-meşkte artık. Ve siz bir gençlik kampına katılıyorsunuz!
İlk olarak ne yaparsınız; okulda veya mahallede gözünüze kestirdiğiniz kızı geziye birlikte katılmak için ikna edersiniz elbette.
O da oldu diyelim, peki neyle gidilecek tatile?
Trenle! Waw, yaşasın!
Bu bir kompartıman ve diz dize değecek oturma düzeni demek!
Hele bir de yol 24 saat çekerse, o daracık yerde devlet izniyle 'gecelenecek' demek aynı zamanda! Nitekim yolculuk başlar. Siz bütün bir gün konuşup, şakalaşarak muhabbeti ilerletirseniz. Derken karanlık bastırır, tren dağların arasında kıvrım kıvrım ilerlerken sizin de kıvranma saatleriniz gelip çatar.
Çünkü kompartımanda kızla baş başa değilsinizdir!
En az sizin gibi üç balta daha vardır! Ve de mız mız üç 'aile kızı!' Hadi bakalım şimdi bu ortamda sevişin de görelim. Bunu yapacak kadar gözünüz dönmüşse sizin yeriniz zaten gençlik kampı değil, doğrudan Haydar Dümen'in uzun soluklu 'seks kudurukluğu' tedavisi.
Ama yine de büyüklerimiz siz gençlerin sevişmelerinden korkmaktadırlar. Böyle olmasaydı Gençlik Bakanlığı, kamplara giden öğrencilerin tren vagonlarını kız ve erkek diye ayırır mıydı? Bana sorarsanız, sevdiğiniz kızla kompartıman camına burunlarınızı dayayıp, gözleriniz henüz yeşermiş tarlara doğru dalmış, birbirinize şiir okumak da ayrı bir zevklidir... Öbür işi ömür boyu nasıl olsa yapacaksınız. İnanmayacaksınız ama bazen de mecburiyetten.
Her yaşın bir doğrusu vardır neticede. Ve her yaşın bir güzelliği. İnanın bu çağın romantizmini ileride asla bulamayacaksınız.
O yüzden 'üst üste' değil yan yana yaşamanızda şimdilik sayısız fayda var.
İlgililere de bir not;
Bu gözü dönmüşleri (!) kamp yerinde ayırmakla da iyi ediyorsunuz hocam. Başlarına istediğiniz kadar nöbetçi dikin, tuvalete gitmelerini yasaklamayacağınıza göre 'her bakımdan tehlike arz edecek' hal ve davranışlarda bulunabilirler!
Ama yine de şu ölümlü dünyada;
'Gençlik başımda duman, ilk aşkım ilk heyecan kovaladıkça kaçan ateş böceğim misin...'

* * *
SACİT ASLAN'DAN AÇIKLAMA!
TV8'in sevilen magazin programı 'Aramızda Kalsın' tüm heyecanıyla sürüyor...
Konuk da Lerzan Mutlu...
İşte tam o esnada 'Müslüm Gürses'in vefat ettiği' haberi geldi. Şaşkınlık ve büyük bir üzüntü sardı stüdyoyu...
Derken diğer sunucu Pelin gelen bir maili okudu veya twitter'dan bir cümleyi...
"Muhterem Nur sevgili eşinin öldüğünü televizyondan öğrenmiş ve bunun üzerine gitmiş hastaneye!"
Anında sohbetin şekli ve yönü değişti tabii. Lerzan hanım Muhterem Nur'u çok ayıpladı, "Adam orada can verirken, karısının evde yan gelip yattığını" dolayıverdi diline... "Hiç öyle şey olur muymuş, ayıpmış vallahi" filan... Sunucu Pelin hanım da katıldı bu fikre ve kısa bir süre topa tutuldu Muhterem hanım...
Yıllarını bu insanlar arasında geçirmiş Sacit'ten ise tık yok! O daha çok sevilen bir dostun ve milyonların babası bir büyük sanatçının kaybıyla ilgili kederini yaşamakta.
Ama diğer yanda kızları susturmak ne mümkün! Her neyse sonuçta Muhterem'i ayıplaya ayıplaya bitirdiler programı.
Şimdi iş Sacit'e düşüyor. Pazartesi sabahı ilk iş olarak diyecek ki sunucu arkadaşına;
"Bak kızım, önce bir haberi menşeinden doğrulatmadan anons etme! Hadi ettin, hele de bu bir vefat haberi ise sakın ola ki magazinin ucuz yönüne kaçma. Konuğun yapsa bile sustur.
De ki mesela; 'Şimdi sırası mı Lerzan Hanım, haberi televizyondan öğrendi diye kadını ayıplamanın? Ayrıca sözünü ettiğiniz hanım 82 yaşında ve kanser hastası. Üç aydır da kocasının kapısında yatıp kalkıyor. Televizyondan duysa ne olur, duymasa ne olur?'"
Sacit buna yakın bir konuşma yapacaktır eminim. Her ne kadar adı magazinciye çıkmışsa da, bildiğim insan yönü, vicdanı ve en azından bu işlerdeki tecrübesi; menşei sadece twitter olan bir palavra üzerine yapacağı bu açıklamayı şart kılmaktadır.