ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 12 Ocak 2013

'Fanatik AK Partililer'

Kılıçdaroğlu'nun kardeşi Celal Beyin bir inşaatta bekçilik yapması, ülke vatandaşını yine ikiye böldü. Biri yanda 'tahta çanaktan yemek yiyen' Hun imparatoru Atillacı'cılar, (ki devamı günümüzde Murat 124'le kırmızı ışıkta duran Sayın Ahmet Sezer'dir) diğer yanda, 'liderlerinin ve ailelerinin dosta düşmana karşı daha görkemli yaşamalarından' yana olanlar. Bu ikisinin arasında bir gurup daha var ki, tamamen kendi dertlerine düşmüşler; "Başkan dediğin kardeşine bakamıyorsa bize nasıl bakacak abi?"
Bunu diyen halksa, gerçekten böyle bir başbakanları olduğu taktirde ne yapacaklarının paniğine kapılarak, son derece safiyane dille söylediklerine inanırım.
Ama cümle daha ehil ağızlardan çıkmışsa, bilin ki işin içinde 'olayı partinin lehine çevirme kurnazlığı' vardır.
İşte biz bunlara 'fanatik parti taraftarı' diyoruz. Bazen ağızlarından çıkanı duymayan, sloganlarını ayarlayamayan, akım derken kakam diyen ve bu yüzden zaman zaman dizginlenmeleri gereken gerçek ama şuursuz bir gurup taraftar...
Partinin vakarına da laf getiren onlardır.
Bazen kurumun külliyen yanlış anlaşılmasına bile neden olurlar. Onlara 'çatlak ses' veya 'kulağı çekilecek kesim' denir. Ama sonuçta 'kulübün adamıdırlar', ne onlarla olur, ne onlarsız...
Tek çaresi, Sayın Başbakanın dediği gibi, ortalığa beyanat vermeden önce bir bilene sormaları... "Abi şu Kılıçdaroğlu'nun kardeşi çıkmış televizyona, 'Abim bana torpil olmadı' diyor. Şimdi seçmen diyecek ki, 'Helal olsun gidinin adamına, bak öyle dürüst ki biladerine bile el uzatmamış.' Bu yüzden durumu karalamamız lazım. Ortaya şöyle bir laf atalım; 'Kardeşine bakamayan bize nasıl bakacak!"
Bunu daha önceden bildirseler yukarıya, şöyle bir ültimatom alacaklar halbuki; "Oturun oturduğunuz yerde, ağzınızı açmayın. İlle de bir şey söylemek istiyorsanız şunu deyin;
'Sergilenen Atilla'nın tahta çanaktan yemek yemesi gibi haybeye bir mütevazılık çabasıdır. Ayrıca kimse Kemal beyden, kardeşini genel müdür filan yapmasını istemiyor... Daha sıcak bir ortamda iş bulması yeterli olurdu. Ne de olsa adamcağız 60'ına merdiven dayamış bir emekli vatandaşımız.'"

* * *
'40'INDA KÜLTÜRLÜ OLMAK!"
Ekrandaki Ebru Gündeş'in görüntüsüne takılıyor gözüm. Yanında eşi mutlu mesut gülümsüyorlar. Aklıma yıllar önce bir dergiye verdiği röportaj geliyor;
'Artık kültürlü olmak istediğini' söylediği ve içimi cız ettiren o röportaj... İnternetten bulup çıkardım o günkü sözlerini. Diyor ki Gündeş;
"Tüm dünya klasiklerini aldım, onları okuyup bitireceğim. Altyapıyı doldurmak lazım. 10 yıl sonra bu kadının zehir zemberek olmasını istiyorum. Sadece arabesk kültür bir kadın kalmasını istemiyorum.
Hayattaki her türlü şeyle ilgili bir fikri olsun. Üniversiteye de gideceğim. Boş geldim, boş gitmeyeceğim. 40 yaşıma gelmeden bu işi bitirmek istiyorum!"
Şimdi söylediği yaşlarda Ebru kardeş.
Bilmem o kitapları alıp okudu ve bir faydasını gördü mü? Ya da; "Günümüz koşullarında kültürü kim takıyor?
Okuyanların halini görmüyor muyum? Ya deli, ya kompleksli herkes! Bir kere hepsi kavgacı olmuş! Önemli olan hazmetmek" deyip çark mı etti fikrinden.
Bana da sorarsanız vazgeçmiş görünüyor. Daha doğalını seçmiş; hayatını, aşkını, aile sevgini, sanatıyla yaşamayı...
"Bizim camiada bunlar hiç kimselere nasip olmuyor. İyi şarkı söylüyorum, şefkatli insanım, paylaşmayı biliyorum... Çok bilgiyi de diğerleri öğrensin"
diyerek belli ki.
Kültürün en başta biriktirilmiş ahlak ve hayat değerleri olduğuna inandığımdan, kızımız iyi yapmış diyorum ben de...