ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 25 Temmuz 2012

Güle Güle Barbaros Şansal

Barbaros Şansal isimli bir arkadaş var, kendini Yıldırım Mayruk'un yamağı diye tanıtıyor.
Yanlış anlamayın terzi yamağı manasında. Aslında sevimli ve alçakgönüllü bir yaklaşım olan yamaklığı kendine yakıştıramayıp, sadece ünlü olmak için kullanan uyanıklardan. Nitekim cinliğinin semeresini görüyor ve yıllardır televizyonlarda arzı endam ediyor.
Değindiği konularsa muhtelif; Yemek tarifleri, cinsellik, ufolar, arada bir de moda!
Ama geçen gün Vatan Gazetesi'ne öyle bir kelam etmiş ki, 'bu güne kadar neden durmuş acaba' sorusunu akla getirdi. Meğer bu tescilsiz yamak, tescilli patronu Yıldırım beyle birlikte ülkemizi terk edeceklermiş! Valla iyi olur. Üç beş parlak laf, bir iki espri, birkaç teyel ve muhteşem bir maziden sonra geç bile kalmıştı.
Hele de ağzından dökülen şu sözlerden sonra; "Türkiye artık giyinmiyor, ya soyunuyor ya da tesettürle örtünüyor, ötesi yok. Yazları Kıbrıs, kışları İsviçre'de olmayı planlıyoruz. Türkiye'yle bağlantımız hiç olmayacak.
Yıldırım Bey bir duayen. Bu saatten sonra cahile elbise dikmekle vakit kaybetmek istemiyor. Örgütlü bir cehalet var ülkede. Ben arkadaşlarımla da konuşuyorum, tahmin edemeyeceğiniz isimler var Türkiye'yi terk edecek!"
Bize kalırsa da doğru karar. Bir zamanlar gazino 'sanatçılarına' sahne kostümlerini kulislere kadar götüren duayen Yıldırım Bey'in, bu 'cahil' Türklere elbise dikmesi abesti zaten.
Cehaletin örgütlüsüne gelince...
İnsan ekmeğini yediği ülken halkı için böyle şeyler söylerken biraz utanabilmeli. Bu yüzden yamak kardeşimize ve ustasına canı gönülden iyi yolculuklar diliyoruz.
Hele bir yola koyulsunlar, arkalarından su yerine bakın ne dökeceğiz.

* * *
ŞİMDİ DE ÖNEMLİ HABERLER...
Pompacıyı döven polis ceza aldı! Oysa İzmir'de karakolda kadın dövenler serbest kalmıştı. Bir de askerden izinli gelen genci, yanlış yola saptı diye ağzını burnunu dağıtan emniyet mensubu arkadaşlar. Şimdi her biri denize nazır yerlerde görevlerini sürdürüyorlar. Dayak sonrası ceza uygulamasının mesleklere göre olduğunu düşünmeye başladım.
Ama hangi meslek yargımızca revaçta onu anlayamadık. Yeni bir örnekte göreceğiz inşallah, nasılsa vukuu yakındır.
***

Metrobüslere uçak motoru mu takıldı? Ya da kullanan sürücüye? Çünkü öyle süratli gidiyorlar ki, hemen her gün biri yan yola uçuyor. Kimi diyor ki bu yeni alınanların beyni bozuk çıktı.
Birilerine göre de şoförlerin beyinlerinde bir hasar var. Bence ikincisi daha bir olası. Otobüs dediğin nasıl sürersen öyle gider ama o direksiyona geçen kafayı yemişse? Onlara da kızmamak lazım; düşünsenize yıllarca aynı yolda, aynı durakta durup, aynı yolcuyu alıyorsun... Bu kısırdöngü insanda kafa mı bırakır. Not: Ruh ve sinir hastalıkları merkezlerinde tedavi gören hastaların, mesleklerine göre en fazla orana sahip olanlar otobüs şoförleriymiş!
***

Öğrenci harçları kalkmamalı! Bir devletin gücü, çocuklarını en iyi şartlarda okutmaya yetmiyorsa, velilerin de elleri ceplerine gitmeli. Aile ne kadar fakir de olsa böyle olmalı. Mesela sünnet düğünü, çeyiz, her yıl değişen cep telefonu modeli vs için para harcanacağına, tahsili için bir kenarda para biriktirilmeli. Bu yüzden öğrenci harçları olduğu gibi kalmalı ve ödenen o ücretlerle okullara mesela modern cihazlar filan alınmalı. En azından tuvaletleri temiz olmalı, suyu akmalı. Yıllar önce oğlumuzu Maçka İlkokulu'na yazdırmıştım, 'devletin okulu en iyisidir' diyerek. Sevgili Levent Kırca da aynı şeyi düşünmüş olacak ki, oğlu Umut'u getirmişti. İlk gün perdeleri olmayan, WC'leri b.k kokan bir okulla karşı karşıyaydık ne yazık ki. Bu yüzden ailelerden 'gönlünden kopan' miktarda para istenmişti. Levent'le ben hariç o süslü veliler ayağa kalkmıştı 'ne münasebet' diyerek. Biz de bakmıştık, sadece devletin ve bizim katkılarımızla o okul adam olmayacak, evlatları özellere vermiştik. Bundan şu sonuç çıkar: İcabında her şeye para bulan ülke vatandaşı olarak, 'masraf sıralamasında' hata yapıyoruz demek ki.