ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 26 Mart 2012

Çocuklar da eşittir...

Başbakan açıkladı; 'Dershaneler kapatılıyor!' Kapatılan bence öğrenciler arasındaki fark. Bu fark sadece 'edinilen bilgi' düzeyinde olmayacak malum; çocukların doğrudan yüreklerini burkan 'insani' 'yaşamsal' 'ruhsal' ve 'özlemsel' farklılıkları da bir parça ortadan kaldıracak. Böylece okul zamanındaki, 'ayrı dünyaların insanı' olma tablosu bir parça da olsa değişecek. Kolunda test kitabıyla kırıta kırıta dershaneye giden kızın arkasından iç geçirerek bakmayacak mahalle arkadaşı. Veya kuzenler arasında, ek ders alanla almayan haybeye kapışmayacak ve aileler bunu kişilik savaşına dökmeyecek. Bu karar bunun gibi pek çok şeyi de değiştirecek. Çünkü biz, fakir çocuğun istediği üniversiteyi kazanamadığı, onun yerini –bir parça ahmak da olsa- bu tür eğitimden geçenlerin aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu yüzden alınan karar bu güne kadar alınmışların en doğrusudur. Bu eşitleme elbette sorunu kökünden halletmeyecek. Yine hali vakti iyi olanlar evlatlarına özel ders aldıracaklar. Onlar zaten Barbi bebekleriyle, kat kat tül elbiseleriyle bizimkinden farklıydılar. Ama hiç olmadık, okulun son günü, "Şekerim babam beni filanca dershaneye yolluyor, en pahalısına" diyemeyecek! Diğer yanda kıt kanaat geçinen kadın, çocuğunun dershane parası yüzünden hapislere tıkılmayacak... Bir de, ülke sathında tüm okulların aynı donanımda olmasını sağlasak ve aynı kalitede eğitim vermesi meselesini halletsek, gözümüz açık gitmeyecek.

Şimdi aldı mı bizi bir düşünce?
Ne yalan söyleyeyim, içimizde bir şüphe oluştu! Çünkü önce gazetecileri serbest bıraktı yargı, 375 gün sonra. AB gibi biz de 'memnun edici bir karar' olarak değerlendirdik. Derken 'poşulu' çocuk çıktı yattığı cezaevinden. Daha genç olduğu için zil takıp oynadık neredeyse. Üstüne üstlük bir de hükümet 'PKK ile açılım maçılım bitti, başa döndük, tanımıyoruz bu örgütü' kararı alınca bu kez bizi aldı bir düşünce. Demek ki beşer şaşar, kurumlar da öyle! Şimdi ister misiniz Taraf Gazetesi de yanılmış olsun... Onun ortaya attığı 'dokümanla' yola çıkan savcı da yanlış yapsın? Biz de boşu boşuna yazıp-çizmiş ve vatandaşın aklını da el birliği ile karıştırmış olalım? Olur mu olur... Balyoz davasından söz ediyorum. İlk adı 'Balyoz harekat planı.' Sonrası 'Balyoz darbe girişimi.' Gerisini bilmem, zaten onu soruyorum. Nasıl Nedim Şener, Ahmet Şık ve Cihan Kırmızıgül aylarca 'Biz masumuz' diye yırtındılar da yatmaya devam ettiler... Acaba, 'Cumhuriyet'i koruma görevinin gereği olarak bazı planlar yaptık. Ancak bunlar asla darbe planı değildir. Uydurma bir senaryodur. Kopyala-yapıştır usulü ile hazırlanmış belgelerdir' diye ısrar eden Org. Çetin Doğan da gerçekten gerçekleri söylüyor olsun? Neticede belgelerin sahte olup olmadığını, sonradan üretilmediğini henüz hiçbir hakimin ağzından duymadık! Evet dava devam ediyor da, bizim akıllara da yeni şüphe tohumları ekerek...

Engin Ardıç demiş ki;
"Türk basınında, 'Bu yıl haç mevsimi kurban bayramına denk geldi' diyenler bile oldu!" Bazılarımızın ne kadar salak olduğunu ima ediyor. O salaklardan biri de biziz; Eski Nokta Dergisi çalışanları. Yukarıdaki lafı da biz söyledik zaten. Ama doğrusu şu; "Bu yıl şeker bayramı tesadüfen Ramazan ayının sonuna denk geldi!" Aslında daha vahim değil mi? Ama ne yazık ki o dönem sevgili Ardıç da mesai arkadaşımızdı. Yıllar sonra böyle dalga geçeceğine bizi uyandırabilirdi pekala.