ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 9 Aralık 2011

"Sözüne bakarım adam mı diye!"

Adı Ankaralı Namık... Önce tüm Ankaralılar'dan özür dileyip, göçüp gitmiş Seymen'lerini de rahmetle anayım ki söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın.
Hazret dün Petek Dinçöz'ün program konuğu idi. Konuk konukluğunu bilse, hiçbir sorun yaşanmayacak elbette ama bu Ankaralı öyle havalara girdi ki, ekran başındakiler, 'türkücünün stüdyodan kovulması için' duaya oturdular.
Dinçöz'ün yaptığı sadece 'çapkınlıkla veya 2. kadınla' ilgili bir soru sormak... Vay efendim, nasıl sorarmış bunu ona?
O halkına mal olmuş, ahlaklı namuslu bir sanatçıymış! İşte şimdi tam sırası, söylediği şu şarkı sözlerini kamuoyuna ve kendisine hatırlatmanın... Diyor ki halka mal olmuş Namık; "Yakacaksın sobayı, ısıtacan odayı, saat beşe gelince de göreceksin pompayı! Arabada 5, evde 15, hoşuma da giderse bedava! Hoşuma giderse ağaya da beleş, hacıya da beleş! Oy kalçalar kalçalar, domatestir salçalar. Ayten kafayı çekince herkesten iyi çalkalar!"
Hayır Allah bu adamı kahretmesin. Allah bu adamı, adam yerine koyup ekranlara çıkaran Petek Dinçöz'e akıl fikir versin. Ki bir daha böylelerini izlettirmesin insanlara. Bu yazıyı da zaten Dinçöz için kaleme aldım.
Yoksa Namık efendiyi ne tanırım, ne de tanımak isterim.
Diğer yanda 'Ankara koşmasına' da sözüm yok elbette.
Hatta Kubat'ın bu koşmalardan biriyle Eurovision'a katılma önerisine bayılmıştım. Aynı fikirdeyim; bu ritm bütün Avrupa'yı ayağa kaldırabilir.
Yalnız Namık'ın sözlerinden uzak durmak şartıyla. Şimdi durup dururken insanlara kafayı yedirtmenin alemi yok.


* * *
Eski şarkılara özlem bitiyor!
İşte yine hepimize mazi yolları gözüktü... Seneler öncesinde bu şarkıları dinler (yine kimbilir kime aşıksak) hissiyatımıza hissiyat katardık. Bazen bir Elvis Presley olurdu bu, bazen Dean Martin... Veya Frank Sinatra, Nat King Cole... O dönemin olağanüstü sesleri ve olağanüstü eserleri kısaca.
Şimdi bu parçaları bizden bir ses söylüyor; Ömür Göksel. Bunun için yeni bir albüm hazırlamış sevgili Ömür. Adı da A TOUCH OF AMORE...
Bilirsiniz daha önce de, üç yıl gibi kısa süreye altı albüm sıkıştırmıştı. 'A Touch of quailty', 'A Touch of Love' ve 'A Touch of Latin!' Bunlar, onun yabancı dilde söylediği ve üstelik 'eller havaya' dönemine denk gelmiş ama buna rağmen satış rekoru kırmış yapıtlarıdır. İşte A TOUCH OF AMORE da o seriden bir albüm...
Bu konuda kendisi de diyor ki zaten; "1980 yılında gittim yabancı ülkelere,14 yıl şarkı söyledim. Döndüğümde çok büyük değişiklikler gördüm Türkiye'de. Bizim zamanımızdaki şarkıların hepsi kalbe hitap ederdi.
Bugün baktım sadece mafsallara hitap ediyor."
Olsun usta bizim gönülleri düşün... Sen olmasan İngiliz baharını bize kim yaşatacak?
Anlayacağınız A TOUCH OF AMORE albümünde, kadife sesli Ömür'ümüzle eskilere dalıp aşkların, ayrılıkların, kavuşmaların tılsımlı ve romantik dünyasına dokunacağız bir kez daha... Ne güze

* * *
Ben nereden çıktım baba?
Ama bu kez soruyu soran günümüzün bilgisayar manyağı çocuğu. Baba da anladığı dilden cevaplıyor; "Bak evladım, ben ananla bundan yedi sene evvel bir ilişkiye girdim. Bunu şöyle anlatayım; Baban memory stick ile USB'den bi bağlantı kurdu önce...
Anacığın bu fırsatı iyi değerlendirerek birkaç download yaptı. Bu dangalak baban da bir-iki upload yaptı anana... Ammaaa, heyecandan firewall'i kullanmayı unuttuğumuz aklımıza geldiğinde iş işten geçmişti. Ondan sonra da ne format atabildik, ne delete edebildik, ne de cancel...
Backspace için ise çok geç kalmıştık. Sonuç olarak, dokuz ay 10 gün sonra ortaya senin gibi felaket bir virüs çıktı. Olay budur!"
Virüs kısmına katılmıyorum ama gerçekten olay budur.