ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 24 Ekim 2011

Garip bir adalet anlayışı!

İsrail askerleri deyince ne yazık ki aklıma ilk gelen, özellikle Filistinli gençlere karşı kullandıkları kemik kırma, silah dipçikleri ile karın ve baş ezme gibi işkence yöntemleri oluyor. Bir de 1987 yılında 6 Filistinli çocuğu gözlerini kırpmadan öldürmelerini hiç unutmuyorum.
Bu yüzden yapılan şu son takas işlemindeki esir Amina Muna olayına şaşırmadım desem yalan olur. Muna biliyorsunuz ellerindeki en 'korkunç' esirdi İsraillilerin. Kadın 2001 yılında henüz 24'ündeyken 16 yaşındaki İsrailli Ofir Rahum'u 'bal tuzağına' düşürüp öldürmüş, ardından da bunun 'çok heyecan verici' olduğunu söylemişti.
Hatta "Anne bana yardım et" diye yalvaran çocuğun taklidini bile yapmıştı. Muna'nın sapkınlığı bununla sınırlı değil.
Yattığı cezaevindeki koğuşunu Al Capone gibi yönetiyormuş.
Emirlerini uygulamayan diğer kendi mahkumlarına ağır cezalar uyguluyor, bazılarını ısırıyor, bazılarına kızgın ağda döküyormuş. Filistinli bir kadın mahkum, "Ona karşı duyduğum nefret, İsraillilere karşı duyduğumdan daha fazla" demiş, düşünün artık.
Şaşkınlığım, böylesi canavar bir esiri, İsrail nasıl oluyor da özgürlüğünü geri veriyorsun?
Elbette doğru olan bu ama bir yanda dipçikle kafa göz dağıt, 13 bin Filistinli gencecik çocuğu zindanlarda süründür, diğer yanda sanki elinde başka esir yokmuş gibi böyle bir arızayı ortaya sal...
Takdire şayan bir adalet anlayışı!


Profesyonel asker hayalim...
Terörü kökünden temizleyecek bir 'profesyonel ordu'dan söz ediliyor uzun süredir. Hepiniz gibi ben de bunun üzerine kafa patlatıyorum. Daha doğrusu o orduyu meydana getirecek 'bireylerin' nasıl olmaları gerektiğini hayal ediyorum... Tabii benimki biraz okuduğum romanlardan, izlediğim filmlerden etkilenmiş bir beynin ürünü.
Hayal dedim ya; Bir kere hepsi vücut güzeli seçilecek kadar kaslı olmalı bu gençlerin. Elleri pençe gibi, gözleri keskin, bir kedi kadar çevik ama vurdu mu oturtacak kadar güçlü. Silah kullanmakta ise ben diyeyim Rambo, siz deyin James Bond. O kadar hızlı yani. Bu fiziki donanımları...
Gelelim beyin yapılarına...
IQ'larının 150'nin üzerinde olması şart. Çünkü bu 'anında karar alma ve bunu derhal hayata geçirme' şeklinde tezahür edecek bireyde. Bir de elbette izan sahibi olmaları gerekiyor. Cephede ne işe yarar demeyin, izanı gelişmemiş insan yarım insandır. Ve hayatta kalmak için gereklidir.
Elbette bir ordu, bireylerin farklı yetenekleri doğrultusunda ve ihtiyaca göre sınıflandırılmış birimlerden kuruludur. Ama benim arzum profesyonel orduda, sadece komuta zincirinin değil bütün askeriyenin de tüm bu yetilerle donanmış, zımba gibi gençlerden oluşması.
Hızlandırılmış akademik eğitimlerle pekala mümkün.
Tabii hepsinden önemlisi vicdan. Asker ocağına daha ilk adım attığınız gün size öğretilen "Askerlik bir öldürme sanatıdır" gibi tüyler ürperten o cümleyi sorgulayabilecek bir vicdan...
Diyeceksiniz ki, 'o asker ne de olsa başlarındaki birinden emir alıyor ve ona göre savaşıyorlar, ne gerek var bu kadar IQ'ya ve vicdan'a...
Yürü dersin yürür, git dersin gider.'
İyi dediniz ya, verilen emri anında algılamak kadar, üstüne bir fikir koyarak harekete geçmek fena bir şey midir? Yoksa ne anladım ben bu yeni ordudan, eskisiyle davam edelim gitsin.
Tabii, 'başına buyruk, üstünün emirleri dışında savaşan askeri birlikler' değil kastım, tam tersi görev sorumluğunu yerine getiren, eğitimi, bilgisi ve zekasıyla dosta düşmana parmak ısırtan güçte, müstesna bir ordu.