ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 5 Eylül 2011

Hayat kadını muamelesi!

Gazetede bir başlık; "Hayat kadını muamelesi gördüğü yetmedi, bir de nezarette tuvalet işkencesi..."
Olay şuymuş; Manken Zeynep A. arabasıyla yolda giderken polisler tarafından durduruluyor. Kız itiraz ediyor. Ve iddiaya göre sivil polisler diyor ki, "Seninle muhatap olmayız pez... gini gönder!" Ardından olay büyüyor, karakolluk olunuyor.
Zeynep A. polise mukavemet suçuyla nezarete alınıyor ve üç saat kelepçeli bekletiliyor. Tuvalete gitmesine de izin verilmediği için bulunduğu yere hacet etmek zorunda kalıyor. Daha sonra, "Bana hayat kadını muamelesi yaptılar" diye şikayetçi oluyor.
Sonuçta bu üç polise, "memuriyet nüfuzunu suistimal suretiyle etkili eylem" suçundan 6 aydan 1.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılıyor.
Ben de biliyorum sıradan bir üçüncü sayfa haberi... Polisler bu densizliği yapmışlarsa yargı zaten cezaları kesecek. Benim aklıma takılan başka bir nokta var: Kızımızın söylediği şu "Bana hayat kadını muamelesi yaptılar" lafı ve bunu hatırı sayılır bir gazetemizin "Hayat kadını muamelesi gördüğü yetmedi..." şeklinde başlığına taşıması sizce de biraz tuhaf değil mi?
Hiç birinin aklına gelmez mi yani; yasalar karşısında manken ile hayat kadının eşit olduğu...
Dahası "hayat kadını muamelesi" diye bir muamele türü mü var ki de sadece onlara uygulanabiliyor?
Yoksa manken kızlarımızın tarifesi başka mı!
Ne demişti George Orwel 'Hayvanlar Çiftliği' kitabında, "Bütün hayvanlar eşittir ama domuzlar daha eşittir!"
Çek nereye çekmek istersen.

Bu bayram kaç baba katil oldu?
Bu satırları yazdığım zaman tatilin son günüydü ve milyonlarca insan dönüş yolundaydı. Ölü sayısı 142 idi, inşallah o kadar kalmıştır.
Ben bu 'katliamın' bir başka yönüne dikkat çekeceğim. Yıkılıp giden o ailelerin, geride kalan fertlerinin yaşadıkları bir başka drama. O da; Kazada ölen çocukların, hayatta kalan babaları... Çünkü istatistikler bize gösteriyor ki, araçları kullananların çoğu -hatta tamamı- erkekler. Kazalardan sağ çıkmalarının nedenlerinin başında, kendilerinin şoför mahallinde bir nebze de olsa daha korunaklı durumda olmaları. Malum elleri direksiyonda, bacakları pedalların zeminine dayalı...
Ama otobanlarda deli gibi hız yapan da yine aynı babalar... Savrulan araçlarda genellikle onlar hayatta kalıyor ama eş ve çocuklar paramparça.
Düşünsenize çoluk çocuğunuzu tatile götürüyorsunuz, dönüşte siz varsınız onlar yok! Aslında ne büyük bir acı ve vicdan azabıdır! Ama kabul etsek de etmesek de, bu böyle devam edecektir; 'Yani babaların, her bayram evlatlarının katilleri olma gerçeği!'

Buna bayıldım işte
Kar tipi şeklinde yağıyor. Hava ayaz mı ayaz. Öylesine rüzgarlı, soğuk bir kış günü... Minicik bir kuş da, ağacın dalları üzerine tünemiş, tir tir titriyor. Birden öyle ani bir rüzgar çıkıyor ki bizim minik kendini karların içinde buluveriyor. Debeleniyor filan ama nafile, çıkamıyor bir türlü o buzun içinden...
Donmasına ramak var.
Derken dev gibi bir inek beliriyor yanında. O da sıkışmış, tuvalet arıyor. Ama tutamıyor şeyini, kuşun üstüne bırakıveriyor.
Önce sinirleniyor kuşcuk ama yapacak bir şey yok. Sonra bakıyor ki kakanın sıcaklığı yavaş yavaş donmakta olan kanatlarını yeniden can vermiş! İçini birden bir yaşama sevinci kaplıyor. Neşeyle ötmeye başlıyor.
Derken bir kedi bu sevinç ötücüklerini duyuyor. Yaklaşıyor, bir de ne görsün; kardaki pisliğin içinde bir kuş! Eşeleyip çıkarıyor onu oradan... Bizimkinin sevinci ikiye katlanıyor bu kez; çünkü b.ktan kurtuldu! Ama kedi bir pençe hamlesiyle kuşu ağzına atıp yiyiveriyor.
Şimdi bundan ne çıkarmalıyız?
1) Her üstüne sıçanı düşmanın sanma.
2) Seni pislikten çıkaranı dostun sanma.
3) En önemlisi, o b.k'un içinde mutluysan, sesini çıkarma.
Bugünlük bu kadar hayat dersi yeter. Dağılalım beyler...