SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 23 Temmuz 2011

Oluyor bazen böyle

Cumhurbaşkanımızı elinde bir minik çapayla düşünün. Köşkün bahçesinin bir uygun kenarına eğilmiş toprağı kazıp siyah naylon torbaların kenarını yırtıyor, içinde yetişmiş çiçek fidanlarını çıkarıp, kazdığı o küçümen çukurlara ekerek can suyu veriyor. Ellerine nemli toprağın çamuru bulaşmış, parmak uçları, tırnakları hep çamur.
Yüzünde çocuksu bir gülümsemeyle o köşede yakışıklı halde titreşen yapraklarını seyrediyor diktiği çiçeğin.
Genelkurmay başkanımızı düşleyin şimdi de. Torununun zinciri atmış bisikletini ters olarak zemine yatırmış. Sonra eline ayarlı pense mi, vida sıkıcı mı her ne gerekiyorsa almış, ter içinde onarmaya çalışıyor. Bir süre sonra zincir yerine oturuyor, küçük torun hayranlıkla izlediği dedesine koşup sarılıyor, teşekkür öpücüğü veriyor.
Aynı anda çok farklı bir mekânda Sezen Aksu oğlu Mithat Can'ın bir gömleğini eline almış kopuk düğmesini dikiyor. O sırada yanı başında duran yardımcı hanımın "Siz bırakın ben dikerim" deyişine sitem ediyor: "Kıı benim elim yok mu yahu?"

Neden mi

Yine başka bir yerdeyiz, Anayasa Mahkemesi Başkanı evinin mutfağına eşini bile sokmama kararı almış, "bugün yemekler benden hanım. Güzel bir karnıyarık yapayım da parmaklarınızı yiyin" demekte.
Çok daha alakasız bir ortamda, mesela Metris Cezaevi'nde son haftaların en canı sıkkın, içi yangın isimleri Aziz Yıldırım, Mecnun Otyakmaz, Cemil Turan ve diğer ünlü sanıklar sessiz film oynuyorlar kendi aralarında.
Bir medya patronu diyelim, malikânesi ya da otelinin bile olduğu sahilde yatını filan bırakıp yerli balıkçılardan tekinin köhne teknesiyle açılmış denize.
Elinde 15-20 iğneli çapari oltası, 1 saattir tek balık tutamadı diye hayıflanıyor. İlle bilmemiz gerekmiyor, görmemiz gerekmiyor. Bunlar ya da benzerleri gerçekten de oluyordur büyük ihtimal. "Ne amaçla yazdın ki bunları?" diyorsunuzdur belki de. Hiiiç. Düşündüm hoşuma gitti. Oluyor bana bazen böyle. Size?..