SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 12 Şubat 2011

Gitti al yazmalım...

Solmaz... Defne Joy'un eşinden aldığı soyadı bu.
Huzur... Defne Joy Solmaz'ın eşiyle birlikte oturduğu apartmanın adı bu...
Defne Joy Solmaz soldu ama.
Soldu ve evindeki huzur bir manasız apartman adı olarak kaldı...
Oradaydım. Huzur Apartmanı, kat 3 daire bilmem kaçta, Defnegilin evindeydim önceki gün.
Bir insanın kimliği, kişiliği, huyu, suyu, fıtratı bu kadar mı yansır bir eve. Sahibesi el avuç firarisi, haylaz- yaramaz- afacan bir çocuk kadındı ya hani, zannettim ki sandalyeler, koltuklar da devinip, kıpraşacaklar ansızın.
Duvar saati dile gelecek, şarkıya duracak, her yana asılı fotoğrafların içinden fırlayıp dans ederek Defne kız çıkacak, göz kırpacak...
Bir kadın açıyor kapıyı. Yüzü keder yüklü, mimiksiz, renksiz, uçuk. Kayınvalidesiymiş.
Güldane Solmaz'mış o da.
Oğulcuğu İlker Yasin'in evine, ona destek olsun, kol kanat gersin, tez yitmiş gelininden yadigar torununu gözetsin diye gelmiş kalmış dönememiş.
Az ötede cam kenarında da bir adam oturmakta. Dışarısı aydınlık ya, yüzü gölge gölge adamın.
Siluetinden bile dualar mırıldandığını, elinde tesbih olduğunu görüyorum.
Kayınpedermiş o. Defne'nin biricik eşi İlker'in babasıymış.
Emekli astsubaymış, Çankırı'da yaşarmış Ahmet Solmaz. Gözlerine bak anla, fırtınalı, boralı yaşamış yılları.
Az sonra kendi de söylüyor ki; "Hacca gidip geldim, başka türlü yaşar oldum hayatı."
Onlarla o kadar uzun, derin, içten konuşuyorum ki.

Giderim oraya

Sonra oğullarını, torunlarını, dünürlerini soruyorum: "Neredeler"
Can torun hala evinde. Oğul onu almaya gitmiş, dünür Hatice Hanım; Defne'nin anacığı yani 2 sokak öteye, kendi evine geçmiş az önce.
Bir ananın bunca gün suskunluğunu sorgulamak değilse de merak etmek boyun borcum. "Gider sorarım.
Zaten başsağlığı dilemem şart Hatice Hanıma"
diyorum. İşte Topağacı mıntıkasında, iri kıyım bir başka apartmanın yere saplı katlarından birinde mukim bir başka dairedeyim şimdi de.
Anneyle, dayıyla yan yanayım ufff!..
Halleri görseniz anlarsınız uf'layışım nedendir. Böyle bir bitmek görülmemiştir...
Daha 10 günlük bir 'ölü kızın' anasıdır konuştuğum. "Al yazmalım gitti Savaş.
Bak artık ben takıyorum onun sevip hiç çıkartmadığı bu kırmızı atkıyı"
diyor.
Binbir zahmet, zorlana, kesile, tıkana, boğula anlatıyor olup biten felaket günlerini. "Daha da susacağız bir müddet Savaş. İlker evlat öyle uygun gördü çünkü. O kocasıdır, çocuğunun babası, ailesinin reisidir. Ben anneyim ama bağrıma taş basar karara saygı duyar, beklerim. Damadım hepimizi topladı. Orada dedi ki; 'Hele acımızı bir yaşayalım anam.
Hele herkes eteğindeki taşı döksün. Bir toparlanalım ondan sonra baksınlar bakalım bu işin aslı faslı ne, nereye, nerelere varacak?'"
- Buna saygı duyuyorum ama içime de kurt düşüyor?
- Bekle biraz daha ne olur. İlker bambaşka bir çocuktur. Dürüsttür, merttir, cesur yüreklidir.
Soruşturmada eksik var mı, yanlış var mı, olay çarpıtılmış mı? Kızımın o evde ne işi varmış, nasıl gitmiş, neler olmuş? Bizim de bildiğimiz, duyduğumuz, öğrendiğimiz şeyler var elbet hepsi çıkar ortaya bekle.

Kahvaltıdaydım

Hatice Foster kızının ölüm haberini kahvaltı sofrasında, televizyondan geçen alt yazıdan almış.
- Biraz sıkıntılarım vardı.
Bodrum Turgutreis'te çok sevdiğim arkadaşlarım 'gel tebdil mekan yap, iyi gelir" dediler, gittim. O sabah erkenden kalkıp kahvaltıya oturduk. Gülüşüp konuşuyorduk kadın kadına.
Tam karşımda televizyon açık.
Hangi kanaldı, neydi hatırlamıyorum. Bir alt yazı geçtiler. Kızımın adını okudum önce. Gerisini seçemedim. Dedim "aman şansa bak kızım konuk olacakmış". Sonra hep birlikte ekrana kilitlendik.
Yine aynı alt yazı geçiyor. "Ölü bulundu" kısmını okudum. Şaşırdım ama çok hafif. "Bu kız yine bir hinlik peşinde" dedim. Sonra yayını durdurup haberi anlatt..."
Sözleri boğazına takılıyor o anda. Hıçkırarak ağlamaya başlıyor tekrar. Boğulur gibi, kesik kesik konuşarak tamamlamaya çalışıyor. "Kalbimin sesini dışarıdan duyarlardı, öyle vuruyordu kalbim.
Parçalandım ben yaa, ben, yok oldum yok oldum Savaaaaaş. Dünya simsiyah oldu, kör oldum, sağır oldum ben yaa. Can'ım kaldı ama canım gitti Savaaaaş..."