SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 5 Ocak 2011

Akbabanın üç günü

"Kop Dağı'nda akar bir çeşme var, serçe parmak kalınlığında suyu, haram etmiş gece gündüz uykuyu, akar da akar..." diyen ozandır Cahit Külebi.
Bayburt'tan çıkmış, Erzurum'a yol alırken tam da oradan, Kop'un zirvesinden geçiyordum önceki gün. Dilime bu dizeleri dolamıştım.
Beter kış yapar buralar ve geçit vermez çoğu zaman. O yüzden Karayolları zirvenin böğrüne bir kademe kurmuş, ağır iş makinelerini, deneyimli personelini konuşlandırmıştır oraya. Âdetimdir, her geçişte uğrar hal hatır sorarım onlara. Bu defa da aynen yaptım ama ne göreyim? Barınağın kapı girişinde iri bir kuş durmakta. Önce kartal sandım, yanaşınca anladım ki bu bir akbaba.

Çığ düşünce
Şaşkınlıkla sordum oradaki dostlara ve hüzünlü bir hikâye anlattılar.
Zirvede yaşayan bir çift 'kara akbabaymış' onlar. Kısa zaman önce bir yaban domuzu leşine konmuşlar. Saatlerce deşelemiş, yemiş karınlarını bir güzel doyurmuşlar. Akbabalar durmak bilmeden tıkındıkları için çoğu kez havalanamayacak kadar şişirirlermiş bedenlerini. İşte bu yüzden düşen küçük bir çığın geldiğini gördükleri halde havalanamamışlar. Dişi olanı çığ altında kalıp ölmüş. Bu hayvanlar tek eşli olur, ölüm dışında asla ayrılmazmış birbirinden. Benim gördüğüm erkek akbaba bunalıma girmiş eşi ölünce.
Dişisinin öldüğü kar kümesinin yanından 3 gün boyunca ayrılmamış.

Mesken tuttu

Karayolcular çalışma alanlarının yakınındaki bu bölgede hep gözlemişler bu durumu. Bakmışlar ki hayvan adeta intihar etmek ister gibi yemiyor içmiyor hemen yağlı ekmek, et suyuna bulanmış pide, sebze meyve artığı ile beslemişler onu. 'Sadık' adını verdikleri bu dev kuş daha sonra onlara alışmış ve zirvedeki karargâhın kapısını mesken edinmiş.
Bu acıklı hikâyeyi öğrendikten sonra kanım kaynadı Akbaba Sadık'a. "Biraz moral vereyim" diye oyunlar oynadım onunla. Boyun atkımı bir ucunu uzattığımda aniden kaptı ve bırakmadı. Bir süre karşılıklı çekiştirip durduğumuz atkım sonunda yırtıldı parçalandı ve oyunumuz sona erdi.

* * *
AKBABALAR NASIL KUŞLAR
Akbabaların leşle beslenme alışkanlığı pek hoş görünmese de, aslında bu kuşlar son derece yararlı hayvanlar. Çünkü akbabalar yemese, çürüyen bu hayvan leşleri sineklerin ürediği birer pislik yuvasına dönüşürdü.
Akbabalar, besin zincirinin son halkası olarak doğada önemli bir görev üstleniyor. Bulaşıcı hastalık kaynağı olabilecek hayvan leşlerini yok etmek. Bunu yaparak, organik maddelerin doğa içinde yeniden dönüşüm sürecini de hızlandırıyorlar.
Birçok canlıyı hasta edebilecek kadar çürümüş bir leş, akbabalar için herhangi bir sorun yaratmıyor.
Sindirim sistemindeki asitler öyle güçlü ki, öldürücü bakterileri bile kolayca yok edebiliyor. Beslenme biçimi, akbabaların fiziksel özelliklerini de belirliyor. Kara akbabalar başlarını leşin içine uzatmak zorunda olduğundan, boyunlarında az tüy var. Böylece tüylere yerleşebilecek bakterilerden korunmuş oluyorlar.
Kartalgillerden gelen akbabalar 5-6 bin metrede uçabiliyor. 11 metrede uçan akbaba bile tespit edilmiş. Kanat açıklıkları 3 metre olan yetişkinler ağır gövdelerini taşımaları zor olduğundan termal hareketlerini kolluyor, süzülüp uzun süre havada kalıyorlar. Kara akbabaların doğal düşmanı yok.
Onlar için en büyük tehlike, insan.
Ormanların yok edilmesi, yaşama ve üreme alanlarını daraltıyor.
Kurtları ve tilkileri yok etmek için atılan zehirli etler, akbabaları da öldürüyor. Rüyada akbabanın sesini işitmek, keder ve sıkıntıdan kurtulmak anlamına geliy