SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 30 Ekim 2010

Cumhuriyet Bayramı'nın ardından

Cumhuriyet Bayramı tatili hafta sonu tatiliyle buluştu iyi oldu. Ara sıra tempo yavaşlaması, bedenin ve aklın nadasa girmesi fevkaladenin fevkindedir çünkü. Kafayı boşaltmak için yeni icatlar çıkarmaya da bire bir gelir bu pansuman araları. Söz timsali oturup hepiniz için bazı buluşlar yaptım. Hani size bir güzellik olsun dedim. Mesela diyorum ki; derdi çoksun, ister ayakkabı köselesi, ister para meselesinden mustaripsin, ister işinle, eşinle sevgilinle didiş didiş durumlarda ve gayetle helak hallerdesin. İşte sana bir dost tavsiyesi, elli türlü kurtuluş yolundan sadece birkaç tanesi: Şöyle en yakınındaki aynaya gideceksin. Orada gördüğün kendine doğru aynaya buhar yapma mesafesi yaklaşacaksın. O, o kadar tanıdığın surat, bir an için sana yabancı gelecek. Sen onun gözünün içine bakıp göz kırpacaksın. Haliyle o da sana kırpacak gözünü. Kararını ona açıklayacaksın. "Hadi gidiyorum eyvallah" diyeceksin.
Kapıdan çıkar çıkmaz, o ana kadar yaptığın, o andan sonra da yapman gereken bir dolu şeyin hiçbirini yapmayıp, tam aksi şeylere seğirteceksin.
Mesela herkes seni belli bir saatte, belli bir yerde bekliyor diyelim. Kimsenin duyamayacağı bir şekilde; "bana ne, bana ne" deyip, sizin oralarda bulabilirsen, mesela bir nargile kahvesine gidip çömeceksin.
Orada bir süre oturup, sonra çıkıp, alakasız bir sinemada ne oynadığına bile bakmadan, hem de belki çoktan başlamış olan filmin orta yerinden seyredeceksin. Çıkınca tam karşına bir yere filan gelen bir pastane gibisinden yere girip, hiç denemediğin bir tatlıdan yiyeceksin.

Cız edeceksin

Hiç bilmediğin dükkânların vitrinlerine, hiç olmadığın kadar dikkatli bakacaksın. Tuhaf tuhaf şeylerin satıldığını, "Onları kim alır acaba"yı düşüneceksin.
Yolda gelip geçenlere isim bulmaya çalışacaksın. Başarısız olduğunu görüp bırakacaksın. Bir asker geçecek, nedense için cız edecek. Abartılı bir duygusallıkla askerin ana-babasını, nişanlısını düşüneceksin. "Benden (senden yani) aslında iyi bir yazar ya da tiyatrocu ya da şair filan olurdu" zannedeceksin. Aslında iki lafı bir araya getiremediğini hatırlayıp, şaşırıp, "niye acaba?" diyeceksin.
Oradan da çıkıp yürürken, tam da bir otobüs durağının yanından geçerken, bir otobüs yanaşmışsa, huup atlayacaksın. Yolculardan birinden bilet alacaksın. "Neresi?" diye soran şoförü, "Son durak" deyip geçiştireceksin. Sonra iki durak ötede ineceksin. Arkandan ve içlerinden "Enayiye bak" deyip garip garip bakacaklar. Sen görüp duymadığın için problem olmayacak. Sonra gerisin geri dönüp o, otobüsle geldiğin yolu yayan yürümeye başlayacaksın.

Uyku

Bir an bir bakacaksın ki dalmışsın. Kendini tuhaf bir yerde, tuhaf bir ruhsal halde yakalayacaksın. O anda her şey, her şey, her şey sana çok uzak, yabancı, garip gelecek. Bir araba çok yakınından, hızla üzerine doğru geliyormuş gibi olunca kendine geleceksin. Büyü bozulacak. Bir rüyadan uyanıp; "Dur yav, uyuyayım da devamını göreyim şunun" diye yatıp, sonra asla devam ettiremediğin hallerindeki gibi olacaksın.
Kıyafetine bakacaksın yan gözle, "Fena değilim" diyeceksin. "Acaba şimdi nereye gitsem" filan derken, paaat!.. O da ne?..
Kaçmak istediğin, bıktığın her şeyin ayrılmaz bir parçan olduğunu ve hayrettir ki, onları özlemeye başladığını fark edeceksin. Özlemin giderek artacak ve sen bir an önce ait olmak istediğin yerde, mesela evinde olmak isteyeceksin.
Sonra bir döneceksin eve ki; gülüyorsun... Hayret! Onlar da gülüyor. "Yahu merak eden olmadı mı? Gideceğim yerlere gitmedim diye kimse kızmadı, aramadı mı" diye düşünüp, hafif sorularla: "Arayan soran oldu mu? Bi durum var mı" diye soracaksın. Acayip sıcak, yumuşak seslerle: "Yoo!.. yok bir şey.
Kimse aramadı"
diyecekler.
Hem şaşıracaksın, hem de biraz bozulacaksın.
Artık orada, o ortamlarda bir şeyler, bir sohbetler daha yapılacak elbet.
Sonra ne zaman ki uyumak için yatağa yatacaksın, kendine olup bitenleri hatırlayıp hatırlayıp yeniden şaşıracaksın. Ama içtenlikle söylemen gerekirse, önceki günlere göre filan çok daha rahatlamış olacaksın...