SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 3 Eylül 2010

Ahmet Kaya'sız 10 koca yıl

Buyur buradan yak Gülten Kaya aradı geçenlerde. Ahmet'i yitirmemizden sonra geçen 10 koca yılın ardından büyük etkinlikler olacakmış Kasım ayı boyunca. Bende, Nebil Özgentürk'te ve diğer televizyoncu arkadaşlarda ne görüntü varsa istiyordu. Zaten arşivde Ahmet'le ilgili neyim varsa önceden kopyalarını verdiğim için fazla bir yararım dokunmadı. Lakin yapılacak her türlü etkinliğe toz kadar faydam olacaksa "hazırım" dedim.

Kolay bitmez

O arada Başbakan Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta Ahmet için iyi konuştuğunu sordum söyleştik: - Nasıl buluyorsun Tayyip Bey'in yaklaşımını? - Bir başbakanın ülkesinin değerlerini anması şık ve yakışıklı bir şey elbet ama bununla kalmamalı. Sadece bu değerlere vurgu yapmakla sorun bitmez. 40- 50 yılın ırkçı mantığını bir çırpıda bitirmek kolay değil - Mezarı Türkiye'ye getirecek misin? - Bunu düşünmüyorum. Hem getirecek olsam hükümet izni filan gerekmez ki. Ahmet Türk vatandaşlığından atılmış değildi çünkü. İstediğim an kimseye sormadan izin falan beklemeden getiririm zaten. - Adam vatan hasretiyle yanarak gitti niye gelmesin ki? - Getirsek bir tarih sayfası daha sorgulanmadan kapanacak. Rum meselesi Ermeni Kürt meselesi de böyle olmadı mı? Üstlerine toprak atılacak kapanacak sorgusuzca. Bir de şöyle düşün. Başbakan çıkıp Ahmet'in adını gayet güzel anıyor ertesi gün polis Ahmet Kaya şarkısı okuyan çocuğu dövüyor. - Melis niye gelmiyor Bodrum'daki evinize - Çünkü güneş alerjisi var. - Gülten'im şimdi büyüdü filiz gibi genç kız oldu. Nasıl karşılamış babasını kaybetmeyi? - O çok anlatılır bir şey değil. Çünkü inanılmaz bir baba kız sevgisi vardı onların hatta bir aşktı onlarınki. Melis açısından çok üzülüyorum. Çok büyük talihsizlik son anda bütün bunlara tanıklık etmesi babasının onun kucağında ölmesi onu kaybettiğini anlamasına rağmen kalbini defalarca öpmesi bir umut belki geri getirebilirim bir duyguyla bunu yapması filan. - Son cümlesi neydi Ahmet'imin? - Melis'le ilgiliydi. Melis walkman dinleyerek uyuyor. Ve o yüksek sesle walkman dinlediği için çok rahatsız oluyor. Ahmet "Bu çocuk piyano dersi alıyor kulakları zarar görmesin" der geceleri gidip kulağından walkmani çıkartırdı. Son cümlesi "Melis'in walkmanini çıkardın mı?" oldu. "Hayır bugün de böyle uyusun" dedim. "Olmaz" dedi gitti çıkardı. Melis'le ilgiliydi son cümlesi. - 10 yılın ardından bakınca, Ahmet en çok neye hayıflandı gurbet sürgününde? - Ablası Nurcan'la yeğeni NilcanMarmara depreminde Çınarcık'ta yitirdik. 6 dil biliyordu Nurcan. Paris'ten o görüntülere bakıp haykırıyordu: "Enkazdan tek bir taş bile kaldıramıyorum üstlerinden olacak iş mi" diyordu.

* * *

BUYUR BURADAN YAK
Dr. Mehmet Öz gibi birinin kolon kanseri olma ihtimali belirmesi yaman bir çelişki gibi duruyor. Öyle ya, yıllar yılı yaz, çiz, konuş, konferans çek, insanları başta kanser bin hastalığa karşı uyar sonra kansere yakalan. Oysa hiçbir çelişki ve tuhaflık yok bunda. Terzi söküğünü dikemez, mum dibine ışık vermez.