SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 13 Haziran 2010

Muhteşem Süleyman

Geçtiğimiz günlerde Süleymaniye Camisi'nin vakıflar tarafından en büyük pay ayrılarak tadilat edildiğini yazmıştım. Birkaç "işkilli" okurumdan mailler telefonlar geldi. "O kadar parayla kaç hastane kaç okul kurulurdu" diyorlar. İyi de "Geçmişin mirasına sahip çıkmadan günü ve geleceği nasıl kurar koruruz?" diye bakmak da mümkün dostlarım. Haydi gelin az aşağıya yazdıklarımı okuyun. Bir başka okurumuzun lütfedip gönderdiği, o döneme, Süleymaniye'nin yapılış dönemine ilişkin bir öyküyü nakledeyim. Böylelikle Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını da iyice anlayalım. Kanuni'ye neden "Muhteşem Süleyman" denildiğini de...

SİNAN'IN ŞİFRELERİ

Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi. Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi. Cami ve külliyesi, 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre, Kanuni'nin canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı.

DEDİKODU AYYUKA ÇIKTI

O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan'a. "Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor" dediler. Sultan Süleyman Han, durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi.
Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle "Bu ne iştirdi mimarbaşı" diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.
Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu.
Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti.

HEMEN ANLADI

Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni de, Sinan'ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.
Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.

MÜREKKEP NEREDEN?

Daha bitmedi... Ve adına da "İs Odası" denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan.
Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.
Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı.
Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

DA VİNCİ YAYA KALIR

Son bir şifre daha var.. Hani oyuklar var dedim ya, isin bir odada toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki "Allah", diğerinde ise "Muhammed" yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz. Alın işte size sırlarla, şifrelerle dolu bir mabet.
Da Vinci şifresini yaya bırakacak bir maharet.