SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 14 Mart 2010

Beyoğlu şıngır mıngır

"Tarlabaşı ne olacak?" diyenlere yanıtı hazır Beyoğlu Belediye Başkanı A. Misbah Demircan'ın: "Talimhane'ye bakın anlarsınız."
Ben de inadına soruyorum ki anlatsın bir bir.
- Ne olmuş Talimhane'ye?
- Biz Beyoğlu'nda yapmak istediklerimizin en güzel prototipini büyükşehir belediyemizle birlikte Talimhane'de yaptık. Sokakları güzelleştirdik, aydınlattık. İlk zamanlar oradaki 300 binanın sahipleriyle, sorumlularıyla tek tek konuşuldu. Binaların güzelleştirilmesi için projeler verildi. Şehre bir güzellik katsın diye orada örnek bir taksi durağı yapıldı. Bütün bunlar olunca bir kent bilinci oluştu.
- İnsanları da düzenli kılar bu...
- Elbette. Daha 3 ay geçmeden adam sokağına çöpünü rastgele atamaz oldu. Çevresiyle barışık, uyum sağlamaya çalışan biri oldu. Orada bir kuruyemişçi, bir bakkal varsa tentesiyle birlikte iç dizaynıyla çekidüzen verdi kendine. Güvenlik kendiliğinden sağlandı. Çünkü öyle nezih, şık bir format içine gelip işporta tezgâhı açamadı kimse.

YORULDUK AMA İYİ OLDU

- Şimdiki halini gören inanmaz valla.
- İnanılır gibi değil gerçekten de. Muhteşem bir yer oldu ama bizi de epey yordu yıprattı.
-Zafer biraz da hasar ister.
- Elbette öyle. Beyoğlu'nun on yıllardır kambur olmuş sorunlarını toptan çözmeye kalkıştığımız için özellikle de İstiklal Caddesi civarında bir şantiye kurduk sanki. Biraz zaman aldı, zahmetli oldu, çevredekiler de nasiplendi bu zorluktan ama kıvanç verici durumlar çıktı ortaya. Dünyanın en güzel bölgelerinden birinde yaşayıp, geziyor herkes. Günde 1 milyon insan geliyor. Aydınlık, temiz, tertipli çevrede geziyorlar.
- Ne zaman arasam ayaktasın, dolaşmaktasın, toplantıdasın. Uyumuyor musun yoksa başkan?
- Sabah 07.30'dan gece yarılarına sürüyor çalışmalarım. Yine de yetmiyor inan ki abi.
- Hanımefendi ne diyor bu işe? 'İyi bir belediye reisisin ama aile reisini evde göremiyoruz' diyor mu?
- Demez mi? Ama çözüm çoktan bulduk. Son beş yıldır özellikle o da hizmet etmenin tadına varınca müthiş sosyalleşti. Evde iki kızımız vardı ama sadece Beyoğlu bölgesinde yüzlerce kızı vardı eşimin.
Hala da öyle. Yoksul çocuklar hepsi. Onların okulu, sağlık sorunları, giyim kuşamları bize ve ailemize artı bir değer de katıyor. Onlarla yaşamış olmak bize bazı şeyleri iyice farkına vardırıyor.

NEREYE GİTTİNİZ

- Kimseler bilmez ama bizim evimizden gelin çıkarttın sen başkan. Eşiniz ufacıktan genç kızlığına kadar anamın evinin 2 üst dairesinde oturdu ailesiyle. Pırlanta gibi çocuklardı. Ne zaman ne ara tanıştın, ikna ettin kızımızı ve ailesini de oldu bu iş?
- Bir toplantıda tesadüfen gördüm. Çok düzgün, ağır başlı bir genç hanımdı. Kayınpederim Mustafa Aksoy'u zaten tanıyor seviyordum. Sonra babam babasına gitti, istedi Allah'ın emriyle. Ama kız; 'Asla olmaz. İstemem' diye tutturmuş.
- Nee, beğenmemiş mi yoksa?
- Görmemiş ki hiç. Sonradan itiraf etti. 'Bu çocuk Ali Rıza hocamızın oğlu. İlahiyat mezunu. Kim bilir karşıma ne çıkacak?' demiş. Bir gördü, her şey bitti.
- Vayyy başkanım!
- İlk görüşmeye ablasıyla gelmişti. Hiç unutmam; 10 Aralık 1996'ydı. Yeşilköy'de çiçekçinin önünde buluştuk. Böyle afra tafrayla gelmişti. Kibarlığım üstümde. Bir buket çiçek yaptırmışım hemen takdim ettim. Sonra arabada yanıma oturdu. Kaşıbeyaz'a götürdüm onları. Konuştuk. (gülerek) Orada karizmayla hallettim durumu. Haftasına buluşmak üzere sözleştik buluştuk.
- Yine mi kebapçıya?
- Yok. İkinci toplantıyı Hidiv Kasrı'nda yaptık.
- - !!!!!!!!!
- (gülerek) Pardon, ağız alışkanlığı toplantı diyorum. İkinci buluşmaya yani. Buluşup bu kez Hidiv Kasrı'na gittik. Vakit kısıtlı, doğrudan konuya girdim. 'Olacak mı?' dedim, 'Tamam' dedi. Kısa zaman sonra nişanlandık Topkapı Eresin Otel'de.
- Aşk, sevda sonradan mı geldi?
- Zaten aşk bir ilk görüş değil midir? Yabancı sözler var bunu anlatan. Arapların mesela güzel bir sözü vardır: 'El hubbu bi nazratin vahide.'
- !!!!!!!!
- 'Aşk ilk bakıştır' anlamında...