Tarihi 18 Kasım 2014

Bakış açısı!

Uyuşturucunun bu ülkenin en anlamlı sorunu olduğunu inkar etmeden.
Uyuşturucunun neredeyse okul önlerinde bile cirit atar hale geldiğini görmezlikten gelmeden.
Bu zehir tarlalarının kökünün kurutulmasına hep birlikte el vermeliyiz derken.
Deniz Seki'ye baktım.
Uyuşturucu kullanma biçimine "zaten kendisine verdiği" ceza diye baktım da.
Ellerinin kelepçelenmiş haline üzülerek baktım.
Sanatçı bir ruhun, kötü kullanılmış cümlelerin içinde adının geçmesine kahrolurken.
Deniz Seki'yi içici olmaktan, satıcı konumuna sürükleyen gerçekleri tırnak içine alırken.
Bunun sorgusunu vicdanlara bıraktım.
***

Bir cenaze haberi vardı gazetelerde.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'a baktım.
Kanserden kaybettiği eşinin ardından ağlarken, ondaki derin sevginin yarattığı hüzünlü fotoğrafa uzun uzun baktım.
Dağ gibi adamların bile çaresiz kalabildiği gerçeklerden hepimizin haberi varken.
Oktay Vural'ın hayatındaki derin boşluğun nasıl dolacağını merak ettim de.
Yastığı boş adamın gönlündeki yaranın kapanması için.
Acısının ilacını zamana bıraktım.
***

Garip haberler vardı gazetelerde.
65 kez bıçaklanıp; hala yaşıyorken diri diri gömülen 16 yaşındaki Onur Sandal'ın hikayesine baktım.
Ölmeden önce annesinden helallik isteyecek kadar büyük davranan.
Buna karşılık baba ile oğul tarafından 65 kez bıçaklanan Onur Sandal'ın yüzüne annesinin nasıl baktığını düşünerek baktım.
Meseleyi "namus cinayeti" deyip geçiştiren babanın pişmanlık sözlerine itibar etmedim.
Machiavelli'nin bir sözü geldi aklıma. "İnsan istedi mi, pişman olmaya daima zaman bulur!"
***

Sadece cehaletin değil, okumuş insanların kadına yönelik şiddetine baktım.
Hayatını okumakla geçiren, İngiltere'de uluslararası gazetecilik masteri yapan.
Türkiye'deki ekonomi kanalının Londra temsilciliği üstelenen Kübra Eken'in yatağına bağlı yaşamasına sebep olan kocasının sevimsiz resmine baktım. "Bu adam, karısının başına 4 kez ağır şekilde vurmanın hesabını ödeyecek mi?" derken, bizdeki sisteme yine şüpheyle baktım.
***

Kanı çekilen insanlığın her hali önümde dururken.
Beni sadece onlar diye.
Efkarımın tasvirini aynı dili konuştuğum birkaç okuyucuma bıraktım.

***

Bizde böyle!

Hafta sonunda Antalya'da bir anaokulu binasına giren kantinci, elektrik düğmesine dokundu, binada hasar büyük oldu.
Cuma günü okul kapanırken, gaz tüpünün tamamen kapatılmadığı, 2 gün boyunca sızan gazın patlamaya neden olduğu anlaşıldı.
Çocuklar okulda olsa, felaket daha da büyük olurdu.
Kantinci ve okul yönetimi çocuklarımızın canına kast etmeye teşebbüsten yargılanmalıdır desek ne yazar!
Bizde hayat böyle! İşimize gelirse!

***

Geçse de acıyla
Bütün seneler
Sevgiler yürekten
Silinmiyor ki
Ben hala vurgunum
Deli gözlere
Sonum ne olacak
Bilinmiyor ki

Mutluluk doğmuyor
Hiçbir sözümde
Gecem gibi kara
Bak gündüzüm de
Duruyor kan gibi
Yaşlar gözümde
Aşkın gözyaşları
Silinmiyor ki

Hakkı YALÇIN