Yaşadık sayıyoruz.
Bugün hatırı sayılmayan her şeyi.
O eski güzellikleri kayıp ilanlarında göremiyorsak.
Onlar kayıptan sayıldığı için değil.
Bütün renkleri ve değerleri kire bulaşmış dünyada, bizim siyah beyaz tutkularımız ayıptan sayıldığı içindir.
Bugün her çocuğun babasının şerrinden kendine ayırdığı arsa.
Bir gün mutlaka hayatın onunla ödeşeceğinin resmidir.
Eğer inandığı bir Allah varsa.
Bizler ki.
Sokağa çıkma yasağı varken, çıktık açık alınla her meydana, her sokağa.
Sıkıyönetim varken, bizleri yakmak için fırsat kollayan devlet babadan kitaplarımızı koruduk da... Şimdi çocuklarımızı sokaklardan koruyamıyoruz artık.
Eskiden mahalle duvarlarına tebeşirle adı yazılırdı namuslu insanların.
Şimdi sadece teneşire yazılıyor.
Haysiyet ve onurun zerre kadar değer bulmadığı topraklarda.
Bizim en yakın dostumuz şarkılarımızdı.
Aşkımıza suflörlük eden, kalbimize ışık düşüren şarkılar.
Seslendirenlerin onurlu olduğu şarkılar.
Bugün hala büyük bir keyifle dinlediğimiz o eski 45'lik şarkılar, yaşadığımızın kanıtıdır.
Dürüstlüğün, gerçek sanatın anıtı.
Her şeyin menfaatle oynaştığı düzende.
Şimdi hırlayarak sırıtan şarkılar dönemi.
Ya da bir geceliğine bedenini davet ederek kırıtan şarkılar.
Şarkılar ki, toplumun aynasıdır.
O yüzden bu kirli denizlerde boy veriyor hayat.
Yaşanmamış güzelliklerin ağırlığını bile hissedemeden boğulup gidecek olanlara üzülüyor insan.
Parayı buldukça ucuzlayan hayatta.