Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 1 Temmuz 2015

Alavere dalavere, Mehmet nöbete!..

Ramazan oruç, ibadet, barış, huzur, yardımlaşma, tokun açın halinden anlaması ve bunlar gibi, hepsi de müspet daha başka birçok şeydir...
Ramazan'da olmak, bölgemizdeki gelişmelerin aslında başka türlü olması gerektiğini düşündürüyor insana ister istemez: Çatışmasız, barutsuz ve kansız. Her gün içimizi yakacak bir şekilde çatışma, saldırı, canlı bomba, katliam ve insanların yaşadıkları yerleri terke zorlanması gibi haberlerle karşılaştıkça hüzünleniyor insan.
Ve dillerimizin ucuna o temel soru geliyor: İyi ama birbiriyle çatışanlar Müslüman değiller mi?.. Biraz konu dışı belki ama, olup bitenlerin şifresi olabilir diye soruyu şöyle de sorabiliriz: Çatışanların hepsi de Müslümanlardan mı oluşuyor sahiden?.. Bu insanlarda nasıl bir din algısı vardır ki, 'Günahsız bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir' ayeti hiç akıllarına gelmez?..
İslam Dini söz konusu ise eğer, 'Amaca ulaşabilmek için her şey meşrudur' şeklindeki sözün herhangi bir karşılığı olmadığını hangi Müslüman bilmez?..
Tamam, çatışmasız bir dönem tarihte çok nadirdir. Ama çatışmaların bu kadar yaygın olduğu dönem herhalde çok daha nadirdir.
Oysa Ramazan'dayız, Oruç Ayı'ndayız ve ama teorik olarak hepsi de Müslüman olanların tam da kendi içlerinde derinleşmeleri gereken bir zamanda birbirleri ile çatışmalarına şahitlik etmek zorunda kalıyoruz. Akıllanmayacak mısınız?.. ABD'nin barış ve huzur getirme iddiası ile işgal ettiği Afganistan ve Irak'ta ara ki bulasın barış ve huzuru.
Suriye'nin de devreye girmesiyle Ortadoğu tam bir barut fıçısına dönmüş durumda şimdi.
Kaos kelimesi herhalde tam da bu durumu izah edebilmek için bulunmuş olmalı.
Geleceğe yönelik hesapların tamamının dışarıdan yapıldığı şeklindeki tez kimilerine göre komplo teorisi olsa da, akla en yakın ihtimal.
Bölgedeki örgütler ve hatta devletler, yazılan senaryoya uygun bir şekilde davranarak parlak bir geleceğe kavuşacaklarını hayal ediyorlar herhalde.
Oysa, petrolün ortaya çıkmasından itibaren bölgede meydana gelen her gelişmenin, bölge insanının aleyhine olduğunu yazıyor tarih.
Ve onları güya parlak bir gelecek için kandıran önderlerin de... Asılsız vaatler ve unutulmak üzere verilen sözlerle alt üst edilen bir bölgeden bahsediyoruz.
Bölgenin hikayesi, tam da ihtiyaç duyulduğunda sırtını dönen müttefiklerin de hikayesidir.
Birinci Cihan Harbi sonrası yaşananlar, olabilecekleri anlamak için önemli. 70'li yıllardan itibaren yaşananlar bile, yeterli fikir verebilir aslında.
Kuzey Irak'ta yaşananlar, bölgenin hamisi rolüne soyunanların kalleşlikleri, sürekli olarak kandırılan ve hep hüsranla karşı karşıya kalan bölge halkı... Ve her defasında sığınabilecek tek kapı olmaktan yorulmayan Türkiye...
Meşhur sözde olduğu gibi: Alavere dalavere, Mehmet nöbete!.. Ve Kürt, Türk diye belirtmeye de gerek yok...
Büyük büyük laflar eden örgüt yöneticileri için zor ama gerekli soru şu: Akıllanmayacak mısınız?.. Müslümanların Müslümanca, diğerlerinin de başkalarının değil, kendi akıllarıyla düşünmeleri gereken vakit, bu vakittir...