Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 22 Mayıs 2015

Kim hancı, kim yolcu?..

Hürriyet'in internet sitesinde çıkan 'Dünya şokta; Yüzde 52 ile seçilen cumhurbaşkanına idam' başlığı ile ilgili tartışmalar üzerine gazetenin birinci sahifesinde yayınlanan mektup, birçoğumuza 1988'de yaşanan benzer bir mektubu hatırlattı...
Söz konusu gazetede 18 Nisan 1988'de o zamanki patronun imzasıyla sürmanşetten yayınlanan ve dönemin Başbakan'ı Turgut Özal'ı hedef alan mektup, tabir caizse bir 'savaş ilanı' gibiydi.
Sedat Simavi
imzalı mektup, kendinden son derece emin bir edayla kaleme alınmıştı. Kim tarafından yazıldığı epey tartılışsa da; yazanın da, yazdıran da 4'üncü kuvvet değil, '1'inci kuvvet' olduklarına inandıkları, kesindi. 'Basının 1'inci kuvvet olduğu' mektupta ifade edilirken, 2'nci kuvvet'i bulmak rahmetli Özal'a bırakılmıştı. Ancak o boşluğu da yine Erol Simavi, 3 Mayıs 1988 tarihli Hürriyet'te şu sözleri ile doldurmuştu: "Basın için dünyada dördüncü kuvvettir derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil... Birinci kuvvet Türkiye'de ordu mu? Hayır...
Basındır... İkincisi, ordudur...
Çünkü orduyu, ihtilallere basın hazırlar..."
Başbakan Özal'a hitaben kaleme alınmış mektupta, geçirdiği kalp ameliyatına çirkin bir atıf yer almış ve "By-pass denilen cerrahi işlemin (..) sizde uyandırdığı etkiyi iki kelimeyle özetleyebilirim:
Basından nefret!"
gibi ifadelere yer verilmişti. Ancak mektuptaki en vurucu cümle "Biz hancıyız, siz yolcu" cümlesiydi.
Yani, söz konusu mektup kelimenin tam manasıyla bir tehdit idi.
19 Mayıs 2015 tarihli mektup ise, yaramazlık yaparken yakalanmış şımarık bir çocuk tarafından kaleme alınmış gibi.
Çünkü bırakın 1'inc kuvvet olmayı, özellikle de bir kısım medyanın 4'üncü kuvvet kategorisine girip girmediğinin bile tartışıldığı bir zamandayız artık.
Hatayı dürüstçe ifade etmek -ve belki özür dilemek- yerine, manşeti tevil sadedinde yazılanlar ise başarısız.
Kendileri de dahil, kimsenin inanması beklenemeyecek gevelemeler sadece.
Özellikle de milletimizin inanç ve değerlerine önem veren iktidarlara yönelik tavırları herkesçe iyi bilinen bir gazete bahis konusu çünkü. O gazetenin neyi niçin yazdığı konusunda insanımızın her birisi birer uzman.
Neredeyse bütün yayın hayatı 'niyet okumalarla' dolu bir gazetenin 'niyet okuma'dan bahsetmesi, işin belki de en ironik yanı.
19 Mayıs tarihli mektup, bir tür suçüstü durumu sebebiyle söylenebilecek şeyler sınırlı ve tabii anlamsız olduğu için, mağdur edildikleri intibaı oluşturmaya yönelik, temel olarak.
1988'deki mektubun "Sayın Başbakan", son mektubun "Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyoruz" başlığını taşıması, hitap şekillerinin muhatabı benimsemediklerini düşündürmesi açısından benzer... Hürriyet'in 1. sahifesinden yayınlanan son mektubun başlığının, 'Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz' şeklinde olması beklenirdi mesela...
Meselenin gelip düğümlendiği yer, 'kimin hancı, kimin yolcu' olduğu konusu.
Simavi imzalı mektubun vurucu cümlesi, 'Biz hancıyız, siz yolcu' sözüydü. 19 Mayıs tarihli mektupta ise "(Bizi) Sürgün mü edeceksiniz?
Zorunlu ikamete mi mecbur edeceksiniz?"
diye soruluyor...
Kimsenin kimseyi süreceği filan yok. Ama kimin hancı, kimin yolcu olduğu ortaya çıkmış oldu herhalde...