Rice'ın 2003 mesajı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 27 Nisan 2011 Güncelleme 27 Nisan 2011, 01:39
Rice’ın 2003 mesajı

İÇİNDEKİLER

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması ile doldurulamadığı 100 yıl sonra net biçimde ortaya çıkan bir 'Ortadoğu' ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bir bölgesel değişim sürecine tanık oluyoruz. "Büyük fotoğrafı" derinlemesine analiz ederek görmeye çalışalım.
2003'te Amerika Irak'ı işgal etti, dünya ve Ortadoğu değişti. Bu olayla, "Ortadoğu için büyük strateji" konuşulmaya başlandı.
ABD eski Başkanı Bush'un Güvenlik Konseyi Danışmanı ve sonrasında Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, 7 Ağustos 2003'te Wasıngton Post'ta "Ortadoğu'yu değiştirmek, ülkeleri bölmek" başlıklı makale yazdı. İşte birkaç alıntı:

Sudan, Bahreyn, Yemen, Libya, Mısır, Tunus, Ürdün, Suriye ve Fas gibi 22 ülkede rejim değişmeli.


Bölgedeki 300 milyon kişi bizi bekliyor. ABD olarak seyirci kalmayacağız.

Elbette değişim kolay olmayacak. Bölge halkı üzülecek ve sevinecek.


Bölgenin ekonomik özgürlüğünü de düşünüyoruz.
Yaşananlara bakınca, bu sözlere uygun gelişmeler oluyor. Mısır'da, Tunus'ta, Yemen'de, Bahreyn ve Suriye'de olaylar patlarken, küresel güçlerin kapalı ardında, yeni devletçiklerin haritaları üzerinde çalıştığı duyuluyor. Irak'ta üç devletçik çıkaracaklardı, şimdilik bundan vazgeçmiş görünüyorlar. Sudan'ı kısa süre önce böldüler, LİBYA fiilen, Trablus ve BİNGAZİ olarak ikiye ayrıldı. Daha önce Etiyopya'yı böldüler; Cibuti'yi, Eritre'yi ayırdılar.

Oyun içinde oyun
MİT eski Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak, Ortadoğu'da büyük stratejiyi Takvim'e analiz ederken, "satrançta önemli olan kaybedilen taşlar değil şahı esir almaktır"
diyor. Peki, esir alınacak şah kim? Prof.Dr. Kaynak, "Çin" diye söze başlıyor, Çin'in petrol bölgelerine ulaşmak için Ortadoğu ve Afrika hamleleri ile bölgemizde oynanan oyunların paralel yürüdüğüne dikkat çekiyor.
Büyük stratejiye göre gelişen olayların başlıklarına bakalım:

Büyük kavga, Avrasya'da yaşanıyor.
Buna şimdi, Büyük Ortadoğu deniyor.

Petrol kimin elinde ise, rakiplerini boğar düşüncesine uygun, Çin, özellikle petrol bölgeleri, Ortadoğu ve Afrika'ya açılmak isterken, ABD, İngiltere ve Rusya ile birlikte, önüne setler çekiyor.

Amerika rakibinin pazarlarını önce kontrol etmek istiyor. Orkestra şefi ben olayım, ben kontrol edeyim diyor.

Büyük Ortadoğu'da sadece Çin'in değil, Almanya ve Fransa'nın da olası atakları kesiliyor.

Amerika-İngiltere, İran'ı çevreleyen stratejik hamleler yapıyor. Büyük Ortadoğu'da bir Sünni-Şii ekseni kuruyor.
Olaylar, büyük stratejiye göre gelişirken Türkiye ne yapıyor?
Dünyadaki tüm iddialı ülkelerin aktif olduğu Ortadoğu'yu yakın zamana kadar sadece tribünden seyreden, iç sorunlarından başını kaldıramayan Türkiye, Osmanlı'nın yıkılışından bu yana ilk kez sahnede. Birçok dış politika uzmanın nazarında Türkiye, ABD'nin bölgede zemin kaybetmesinden kaynaklanan boşluğu doldurmak üzere bir büyük güç. Hükümetin, gücünü artan demokratik ve ekonomik özgüvenden alan özgün, milli ve bağımsız dış politikası, bu algıyı güçlendiriyor. Başkan Obama'nın davranışlarına bakınca, çok önemli bir bölgesel oyuncu olduğumuz gözleniyor.
Sonuç: Bölgemizdeki oyunu aklımızla kazanacağımız ve bunun için yeterli kozumuz olduğunu unutmamalıyız.