Erdoğan ve Papa'dan ortak açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Papa Franciscus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ortak basın açıklaması düzenledi

Giriş Tarihi 28 Kasım 2014, 00:00 Güncelleme 28 Kasım 2014, 17:18
Erdoğan ve Papa’dan ortak açıklama

İÇİNDEKİLER

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye gelen Katolik aleminin ruhani lideri Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus ile ilk kez yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Ortadoğu'daki gelişmelere yaşanan insan katliamlarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Papa Franciscus'un ziyaretinin çok anlamlı olduğunu kaydetti.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Bu ziyaretin dünyamızın ve bölgemizin son derece kritik bir süreçten geçtiği böyle bir zaman diliminde gerçekleşiyor olması hakikaten çok anlamlı. Açıkçası saygıdeğer misafirimizin bu ziyaretini çok önemsiyorum. Barış umutlarını çoğaltacak çok önemli ve hayati bir adım olduğuna inanıyorum. Bugün verilecek mesajlar sadece Türkiye'ye veya sadece Vatikan'a değil tüm İslam ve Hristiyan coğrafyasına ulaşacak ve orada da barış umudunu arttıracak şekilde yankı bulacaktır.

Bugün Ankara'da vücut bulan bu fotoğraf bir umut fotoğrafıdır. Batı'da ırkçılık, ayrımcılık nefret ve İslamafobi son derece hızlı ve ciddi bir şekilde tırmanma seyri gösteriyor. Müslüman ülkelerin yanında diğer ülkelerde yaşayan müslümanlara karşı tahammülsüzlüğün giderek arttığını görüyoruz. İnsanlar sadece mensubu olduğu dinlerce peşinen veya haksız bir şekilde gerici, tutucu ya da şiddet yanlısı olarak yaftalanabiliyorlar.

Medyanın, kimi çevrelerin müslümanlara yönelik bu algıyı bilerek yada bilmeyerek çoğalttıklarını da görüyoruz. Özellikle Batı dünyasında İslam'ı terör ile özdeş hale getirmek gibi girişimlerin milyarlarca müslümanı derinden incittiğini müşahade ediyoruz. İslam dünyasında da olumsuz algıyı besleyecek şekilde öfke nefret ve şiddetin yaygınlaştığını esefle müşahade ediyoruz. Kendisini yenilmiş, mağdur, terkedilmiş ve adaletsizliğe uğramış hisseden milyonlarca insan terör örgütünün istismarına açık hale gelebiliyor. DEAŞ gibi El Kaide gibi Boko Haram gibi terör örgütleri uzun zamandır devam eden yanlış politikaların sonucu ortaya çıkmışlardır. Yalnızlığa itilen, kendisine sürekli çifte standart uygulanan ve adaletsizliğe mağdur bırakılan insanlar bunların mecbur bırakılmıştır.

Her gün bu soruna tedbirler aranıyor veya alınıyor. Ancak Suriye'de kendi halkından 300 bin masum insanı öldüren 7 milyon insanın ülkesinde veya ülkesinin dışına iltica veya sığığnmacı olarak giden insanların durumu gözardı edilemez. Bu konuda kimse birşey ciddi manada konuşmuyor. Ve burada bir devlet terörü var. Kişisel terörler var bunu biliyoruz ama Suriye'de de bir devlet terörü var. Orada da terörü estiren bir kişi var. Böyle bir zalime karşı o giderse onun yerine kim gelir gibi hiçbir mantığı olmayan bilimsel açıklaması olmayan bir yaklaşım var. Gazze'ye uygulanan devlet terörü dünyanın dikkatini çekmiyor. Kudüs'te Müslümanların en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırıları görmezden geliyor diğer dinlere yönelik kısıtlamalar yapılıyor uluslararası camia buna da suskun kalıyor. Bazı ülkelerdeki askeri darbeler katliamlar kıyımlar dünyadan gereken cevabı almayarak teşvik ediliyor. Bu çifte standart durumu sadece İslam dünyasındaki kitlelerin ruhunda değil adaleti gönlünde olan tüm insanlarda tahribat oluşturuyor. Bunlara çözüm üretecek olan farklılıkların birbirine hoşgörüsü ve ittifakı olacaktır. Bugün burada verdiğimiz mesaj bu olacaktır.

Batı'da ırkçılık, ayrımcılık nefret ve İslamafobi son derece hızlı ve ciddi bir şekilde tırmanma seyri gösteriyor. Müslüman ülkelerin yanında diğer ülkelerde yaşayan müslümanlara karşı tahammülsüzlüğün giderek arttığını görüyoruz. İnsanlar sadece mensubu olduğu dinlerce peşinen veya haksız bir şekilde gerici, tutucu ya da şiddet yanlısı olarak yaftalanabiliyorlar.

İSLAMI TERÖRLE ÖZDEŞLEŞTİRİYORLAR


Medyanın, kimi çevrelerin müslümanlara yönelik bu algıyı bilerek yada bilmeyerek çoğalttıklarını da görüyoruz. Özellikle Batı dünyasında İslam'ı terör ile özdeş hale getirmek gibi girişimlerin milyarlarca müslümanı derinden incittiğini müşahade ediyoruz. İslam dünyasında da olumsuz algıyı besleyecek şekilde öfke nefret ve şiddetin yaygınlaştığını esefle müşahade ediyoruz. Kendisini yenilmiş, mağdur, terkedilmiş ve adaletsizliğe uğramış hisseden milyonlarca insan terör örgütünün istismarına açık hale gelebiliyor. DEHAŞ gibi El Kaide gibi Bokoharam gibi terör örgütleri uzun zamandır devam eden yanlış politikaların sonucu ortaya çıkmışlardır. Yalnızlığa itilen, kendisine sürekli çifte standart uygulanan ve adaletsizliğe mağdur bırakılan insanlar bunların mecbur bırakılmıştır.

SURİYE'DE DEVLET TERÖRÜ İŞLENİYOR

Her gün bu soruna tedbirler aranıyor veya alınıyor. Ancak Suriye'de kendi halkından 300 bin masum insanı öldüren 7 milyon insanın ülkesinde veya ülkesinin dışına iltica veya sığığnmacı olarak giden insanların durumu gözardı edilemez. Bu konuda kimse birşey ciddi manada konuşmuyor. Ve burada bir devlet terörü var. Kişisel terörler var bunu biliyoruz ama Suriye'de de bir devlet terörü var. Orada da terörü estiren bir kişi var. Böyle bir zalime karşı o giderse onun yerine kim gelir gibi hiçbir mantığı olmayan bilimsel açıklaması olmayan bir yaklaşım var. Gazze'ye uygulanan devlet terörü dünyanın dikkatini çekmiyor. Kudüs'te Müslümanların en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırıları görmezden geliyor diğer dinlere yönelik kısıtlamalar yapılıyor uluslararası camia buna da suskun kalıyor. Bazı ülkelerdeki askeri darbeler katliamlar kıyımlar dünyadan gereken cevabı almayarak teşvik ediliyor. Bu çifte standart durumu sadece İslam dünyasındaki kitlelerin ruhunda değil adaleti gönlünde olan tüm insanlarda tahribat oluşturuyor. Bunlara çözüm üretecek olan farklılıkların birbirine hoşgörüsü ve ittifakı olacaktır. Bugün burada verdiğimiz mesaj bu olacaktır. Dünyamızı tehdit eden ırkçılığa nefret suçlarına karşı birlikte çözüm üretmek ve uygulamak zorunda olduğumuza inanıyorum.

TÜRKİYE OLARAK GELECEK TEHLİKELERİ ÖNCEDEN HİSSEDİYORUZ

Topraklarımızda bin yılı aşkın bir süre boyunca her ırk, din, mezhep özgürce varlık göstermiş kültürünü ve inançlarını yaşatabilmiştir. Şuanda ülkemiz sınırları içinde yer alan azınlıklar için tarihi reformlar yaptık ve samimi adımlar attık. Türkiye kendi içinde birlikte yaşamak kültürünü güçlü şekilde desteklerken dünyada da bunun mücadelesini veriyor. Birlikte yaşama kültürünü küresel olarak desteklemek adına Türkiye'nin uyarılarının dikkate alınması gerektiğini vurgulamak isterim. Batı'da oluşan tehditler için de Türkiye'nin uyarı ve tavsiyeleri önemle izlenmelidir. Türkiye'nin tavsiyeleri görmezden gelinmesin. Biz yaklaşan tehlikeyi görüyor hissediyor ve tüm insanlığı ayrım yapmaksızın tedbir almaya çağırıyoruz. Türkiye bugün dünyanın önde gelen donör ülkelerinden biri durumuna gelmiştir. 12 Yıl önce yıllık 45 milyon dolar gibi destek çıkabilen bir Türkiye bugün 4,5 milyar d olar yardımı yapabilen ülke konumuna gelmiştir. 2015 Yılı boyunca yürüteceğimiz G-20 Dönem Başkanlığı'nda da gelir dağılımı öncelik konumuz olacaktır.

Papa hazretlerine bu ziyaretiniz hiç şüpheniz olmasın ki İslam dünyası üzerinde son derece olumlu bir iz bırakacaktır. Bu ziyaretiniz aynı zamanda Hristiyan dünyası üzerinde de nice önyargıyı kıracaktır. Bu küresel barış ve medeniyetin ittifakı olarak gördüğüm bu ziyaretin yeni bir sürecin ilk adımı olması en büyük arzumuzdur. Sizi ve heyetinizi ülkemizde görmenin memnuniyeti içerisinde tekrar teşekkür ediyor, ziyaretin hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyor hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum' dedi.

ASKERİ CEVAP HER ZAMAN YETERLİ OLMAYACAKTIR

Erdoğan'ın ardından açıklamalarda bulunan Papa şöyle konuştu:

Doğal güzellikler tarihi açıdan zengin antik medeniyetin izleri ile dolu iki kıta arasında köprü vazifesi gören ülkenizi ziyaret etmekten memnuniyet duyuyorum. Burası ilk 7 kilise konseyine evsahipliği yapmıştır. Sizinle burada bu dostluk karşılıklı olmak benim için mutluluktur. Bu diyalog döneminde Papa'lık temsilciliği yapan ve sonra temsilci olan 23. Papa Yohanna tarafından yapılmıştır. bizim diyaloğa ihtiyacımız var. Bir çok ortak unsurumuz var. Bu diyalog sükunetle değer vermeli farkılılıkları değer olarak görmeliyiz. Barışı sabırla ileri götürmeliyiz.

Bu vatandaşların birbirlerini daha kolay şekilde kardeş ve yoldaş olarak kabul edeceklerdir. Böylece her seferinde yanlış anlaşılmalardan uzak duracak ve işbirliğini destekleyeceklerdir. Din ve ifade özgürlüğü herkese garanti edilmelidir ki barışın işaretidir bu. Dostluk böyle yeşerecektir. Ortadoğu Avrupa ve tüm dünya bu yeşermeyi bekliyor. Özellikle ortadoğu çok uzun yıllardır kardeş katlinin yaşanıdğı savaşlara sahne olmaktadır. Bir savaş sanki başka bir savaşı doğurmaktadır. Bu yüzden de bu barış yetersizliği nedeniyle daha nekadar acı çekmek zorunda kalacak Ortadoğu? Durumun sanki daha iyiye gitmeyeceği gibi bu çatışmalara göz yummamalıyız. Bu yaklaşım sadakat sabır ve kararlılıkla tüm müzakere yollarını kullanmaya varır. Böylesine yüce ve acil bir amaca ulaşmak için dinler arası diyalog büyük katkı sunar. Bütün insanlık onurunu ciddi derecede aşağılayan ve dini araç olarak kullanan her türlü terörizm bertaraf edilir. Fanatizme kökten dinciliğe karşı gelinmelidir.

TÜRKİYE GÖÇMENLERE KUUCAK AÇTI

Bugüne kadar ne yazık ki çatışmalara tanık olduk. Özellikle Suriye ve Irak'ta. Terör eylemmleri hala aralıksız devam etmektedir. Tutuklular ve farklı etnik insanlara karşı en basit kurallar bile çiğneniyor. Türkiye cömert davranarak pek çok göçmeni misafir etti. Uluslararası camianın bu göçmenlere yardım etmesi ahlaki bir mecburiyettir. Uluslararası hukuka saygılı olmak kaydıyla sorunun çözümü için sadece askeri cevap yeterli olmayacaktır. Karşılıklı güvene dayalı ortak ve güçlü bir çaba gereklidir. Bu çaba kalıcı barışı güçlü kılacak kaynaklarımızı silaha değil insan onuruna karşı gerçek savaşlara yöneltecektir. Sadece Hıristiyanlar ve Ezidiler değil, yüz binlerce insan hayatlarını kurtarabilmek ve inançlarını koruyabilmek için evlerini terk ediyorlar.

Her şeye kadir olan Tanrı Türkiye'yi kutsasın ve yüceltsin.