Tehlike kapıda!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) projeksiyonlarına göre, Türkiye'de geçen yıl 2,08 seviyesinde gerçekleşen toplam doğurganlık hızı 2019'da 2,02'ye düşecek.

Giriş Tarihi 18 Ekim 2013, 00:00 Güncelleme 18 Ekim 2013, 17:06
Tehlike kapıda!

İÇİNDEKİLER

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "yaşlanıyoruz" uyarısının önemine işaret eden uzmanlara göre, Türkiye'yi Avrupa ülkeleri karşısında avantajlı kılan genç nüfusun azalması ülkenin geleceği için tehdit oluşturuyor ve doğurganlık hızının artması için önlemler alınması gerekiyor.

AA muhabirinin TÜİK'ten derlediği bilgilere göre, toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade ediyor. Toplam doğurganlık hızının 2,1'in altına düşmesi, nüfusun kendini "yenileyememesi" anlamına geliyor.

Türkiye'de kadın istihdamı ve doğum paketi tartışmaları sürerken, TÜİK istatistikleri önümüzdeki yıllarda genç nüfusun azalacağını öngörüyor. Artış hızını kaybeden nüfusun, ülkenin ekonomik büyüme potansiyeli açısından da risk oluşturduğunu belirten uzmanlar, Başbakan Erdoğan'ın "3 çocuk" tavsiyesinin stratejik önem taşıdığının altını çiziyor.

NÜFUSUN KENDİNİ YENİLEYEMEMESİ AVRUPA ÜLKELERİNİN
Öte yandan, Avrupa ülkeleri de yarım asırdır uyguladıkları çeşitli politikalarla doğurganlık oranını artırmanın yollarını arıyor. Fransa ve Kuzey Avrupa ülkeleri kadın istihdamını destekleyen aile politikaları, doğum izinleri, belirli bir yaşa kadar çocuğun masraflarının devlet tarafından karşılanması gibi uygulamalarla doğum oranlarının artmasında başarı kaydederken, diğer Avrupa ülkelerinde düşük doğurganlık oranları sorun olmaya devam ediyor.

AA muhabirinin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Eryurt, Avrupa'da yaşanan sıkıntının dinamiklerinin yapısal nedenlere dayandığını söyledi.

Fransa ve Kuzey Avrupa ülkelerinde 1960'lı ve 1970'li yıllarda doğurganlık hızının önemli ölçüde azaldığını anlatan Eryurt, 1980'li yıllardan sonra bu ülkelerin doğurganlığı artırmak için politikalar uygulamaya başladığını belirtti.

Eryurt, ilk pronatalist (doğurganlığı artırıcı) politikaların 1970'li yılların sonunda Fransa ve Finlandiya'da uygulandığını, bu ülkelerde nüfus politikalarının diğer sosyal politikalarla desteklendiğini söyledi. Fransa ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çocuk yapmayı teşvik eden bir toplumsal sistem kurulduğunu anlatan Eryurt, şöyle konuştu:

"Bu ülkelerin başarısında, aile ve iş hayatını birleştiren. kadınların sosyal yaşama entegre olmalarını teşvik eden politikalar etkili oldu. Devlet sadece gündüz bakım evlerini yaygınlaştırmakla yetinmedi, bunların maliyetlerini de düşürerek çocukların bakımını kolaylaştırdı. Bu sayede, kadınların işgücüne dahil olmalarının ve çocuk yapma kararı almalarının önü açıldı. Bu ülkelerde işte bu nedenle kadınların işgücüne katılım oranları ortalama yüzde 70 düzeyinde. Erkekler ve kadınlar arasında da daha eşitlikçi bir sosyal yapı söz konusu."

İtalya, Portekiz, İspanya gibi Güney Avrupa ülkelerinde ise kadın başına ortalama 1,5'ten az çocuk düştüğünü belirten Eryurt, diğer Avrupa ülkelerine göre daha geleneksel yapının hakim olduğu bu ülkelerde doğurganlık hızının bir türlü artırılamadığını ifade etti. Eryurt, sosyal devlet uygulamalarının da sınırlı olduğu Güney Avrupa ülkelerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha belirgin yaşandığının ve çocukların bakımında kurumsal desteğin yeterli olmadığının altını çizdi.

"TÜRKİYE, FRANSA VE KUZEY AVRUPA'YI ÖRNEK ALMALI"
Türkiye'nin demografik yapısını güçlendirmek ve doğurganlık hızını artırmak için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan Eryurt, bunların hem kadın istihdamını teşvik eden hem de doğurganlığı artıran tedbirler olması gerektiğine dikkati çekti. Eryurt, bu konuda Fransa ve Kuzey Avrupa ülkelerinin Türkiye için referans olduğunu ifade etti.

"HEDEF 2018'DE DOĞURGANLIK HIZINI 2.1'E YÜKSELTMEK"

Bu arada, Türkiye'de doğurganlık hızının artmasına yönelik politikalar Onuncu Kalkınma Planı'nda da yer aldı.

Onuncu Kalkınma Planı'na göre, 2006 yılında 2,12 olan toplam doğurganlık hızı, 2012'de 2,08 çocuğa gerileyerek, nüfusun kendini yenileme seviyesi olan 2,1'in altında gerçekleşti. Eğitim ve gelir seviyesinin yüksek olduğu toplum kesimlerinde ise bu hız 1,02'ye düştü. Onuncu Kalkınma Planı'nda, nüfus alanında uygulanacak politikalarla toplam doğurganlık hızının 2018 yılında 2,1'e yükseltilmesi hedefleniyor. 2014-2018 döneminde, genç ve dinamik nüfus yapısının korunması ve doğurganlıktaki hızlı düşüşün önüne geçilebilmesi için kadınlara yönelik iş ve aile yaşamını uyumlaştırıcı uygulamalar ile çalışanlar için doğuma bağlı izin ve hakların geliştirilmesi, kreşlerin teşvik edilerek esnek çalışma imkanları sağlanması planlanıyor.