Hükümet'ten af açıklaması!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gündemlerinde af konusunun olmadığını belirterek, "Çözüm sürecinin güçlü aktörlerinin hiçbirisinde bir af dile gelmemiştir veya konuşulmamıştır. Şu anda da böyle bir şey söz konusu değildir" dedi.

Giriş Tarihi 26 Ağustos 2013, 00:00 Güncelleme 27 Ağustos 2013, 01:57

İÇİNDEKİLER

Arınç, Habertürk televizyonunda katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'de ırkı, dinsel kökeni, mezhebi ne olursa olsun herkes için demokratik talepleri yerine getirme gibi bir görevlerinin olduğunu ifade eden Arınç, "Bunun için mesela son paket diyebileceğimiz veya süreç içerisinde en son paket diyebileceğimiz bir şeyin de hazırlıklarını bitirdik. Bunları beğenmeyeceklerdir veya 'Dağ fare doğurdu' diyeceklerdir ama biz beğensinler diye yapmıyoruz bunu. Bunun zamanı geldi, şu anda buna ihtiyaç var diyerek yapıyoruz" diye konuştu.

"BDP Lideri sayın Demirtaş'ın sanki paket ile ilgili tatminsizlik gibi algılanan mesajları, yorumları oldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Arınç, güzel bir hazırlık yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Bu demokratik açılım veya Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi başladı, ondan bu yana yaptığımız onlarca iş var. Bunlardan bir kısmı yasal bir kısmı idari düzenlemeler. Bakanlıkların her birinin kendi içerisinde halkın günlük yaşamını kolaylaştırmak ve demokratik taleplerini öncelemek gibi aldığımız kararlar var. Bunlardan yasal düzenleme gerektirenleri Meclise getiriyoruz. İdari düzenlemeler, ikincil düzenlemeler, yönetmelikler, genelgeler veya direktifler olarak kendimiz çözüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir gazetede Aralık 2010'da Sayın Başbakanın imzaladığı bir genelge yayımlandı. Kimsenin haberi yok ama 3 sene geçmiş aradan. Yine de 28 Şubat sürecinde, öncesinde ve arkasında Başbakanlığın yayımladığı bütün tamimler, genelgeler, yönetmelikleri yürürlükten kaldırdık. Tam 11 tane. Bunların içerisinde fişlemelerden, dini hareketlerin takip edilmesine kadar atanacak insanların özel hayatlarının araştırılmasına kadar insanın yüzünü kızartan çok kötü düzenlemeler de vardı. Biz bunun için gürültü koparmadık Türkiye'de. Bir imza ile 11 tane antidemokratik düzenlemeyi ortadan kaldırabiliyoruz."

Arınç, 2009'da Kasım ayına kadar radyolarda 1 saat, yerel ve bölgesel televizyonlarda 45 dakika Kürtçe yayın yapılabildiğini ancak bunlar için şartların bulunduğunu anımsatan Arınç, yönetmeliği değiştirerek istenilen dilde 24 saat yayın yapılabilecek hale getirdiklerini anlattı.

BDP'LİLERİN İMRALI ZİYARETİ
"Çözüm Süreci"nin devam ettiği hatırlatılarak "BDP'lilerin son İmralı ziyaretinde Öcalan'ın bir fotoğrafı da çekildi. Bunun kamuoyuyla paylaşılması nasıl bir etkisi olur" denilmesi üzerine Arınç, zaman zaman milletvekillerinin İmralı ziyaretine ilişkin sorular sorulduğunu bildirdi.

Konudan İnfaz Kanunu gereğince Adalet Bakanlığının yetkili olduğunu belirten Arınç, birinci derece yakınları giderken herhangi bir izine ihtiyaç olmadığını, milletvekilleri veya başka kişilerin görüşmeyi arzu etmeleri durumunda Adalet Bakanlığının iznine bağlı olduğunu vurguladı. Bu izin kapsamında bazen ikili, bazen üçlü milletvekilleri heyetlerinin ziyarete gittiğini anımsatan Arınç, şunları söyledi: "Son ziyaretlerinde eğer fotoğraf çekme imkanları olduysa veya böyle birşey gerçekleştiyse buna mutlaka izin almışlardır. Adalet Bakanlığımız izin vermezse böyle bir çekim olmamıştır. İzin verildi, çekim yapıldı mı bilmiyorum. Öyle bir fotoğraf varsa bunu yayımlamak istiyorlar mı doğrusu onu da bilmiyorum. Ama çekilmesi izne tabi olan bir şeyin herhalde yayımlanması için de bir izin alınması gerekir. Böyle bir şeyin varlığını, yokluğunu Adalet Bakanımız da sizlere söyleyebilir, herhalde giden ve fotoğraf çektirdiğini söyleyen kişiler de 'Böyle bir iznimiz var' diyebilirler. Dolayısıyla böyle bir fotoğraf yayımlanır mı yayımlanmaz mı, yayımlanırsa nasıl bir etki bırakabilir onu bilmiyorum."

AF KONUSU
"BDP tarafından hep Öcalan'ın salıverilmesi konusuna vurgu yapılmaya devam ediliyor. Böyle bir şey mümkün mü?" sorusuna Arınç, affı netameli bir konu olarak nitelendirdi. Bunun tellaffuz edilmesinin bile doğru olmadığını söyleyen Arınç, "Eğer bir siyasi irade bunu yapmak konusunda kararlıysa bunu söylediği gün yapması lazım. Yoksa 'Yapıyoruz, yapacağız, düşünebilir' sözlerini söyleyen bir siyasi irade iflas eder" diye konuştu.

Geçmişte bunların yaşandığını, affın istismar edilen bir konu olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: "Doğru da bir iş değildir. Ancak sosyal bir zaruret haline gelirse ve siyasi irade de böyle bir şeyi düşünürse bu akşam konuşmalı, yarın yapmalıdır. Yoksa bunu muhalefetin dillendirmesi veya hükümetlerin 'yaparız, yapacağız, düşünebiliyoruz' demesi kesinlikle toplumsal barışı bozar ve ortada fayda yerine zarar meydana gelir. Hiçbirimiz, hükümet üyesi olarak, başbakanımız olarak affı düşünmüyoruz. Gündemimizde af yok. Onu rahatlıkla ve samimiyetle söyleyebilirim.

Bu sürecin başından itibaren de ne Öcalan ne Öcalan ile bağlantı kuranlar da affı söylememişlerdir. Geçmişte söylemişlerdir ama af, artık bu süreç içerisinde kesinlikle gündeme gelmemektedir. Günlük takip ederseniz, kendi kafasından bir şey uyduranı kenarda bırakın ama çözüm sürecinin güçlü aktörlerinin hiçbirisinde bir af dile gelmemiştir veya konuşulmamıştır. Şu anda da böyle bir şey söz konusu değildir."

"BİZE TARİH DAYATMASI KİMSE YAPMASIN"
BDP'nin, demokrasi paketine ilişkin 15 Ekim'e kadar Meclis'ten geçmesi gerektiğine yönelik söylemlerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Arınç, "Bize tarih vermeleri, 'Şu tarihe, bu tarihe kadar' demeleri şık değil. Bir hükümeti, bir siyasi iradeyi baskı altında tutmak veya 'Şu tarihe kadar olursa böyle olur, olmazsa şöyle olur' demek doğru değil. Biz bunun altında kalmayız" yanıtını verdi.

Bir düzenleme yapılacaksa bunun 15 Ekim'e kadar yapılmasının zor olmayacağını ifade eden Arınç, şunları söyledi: "Başbakanımız 'Meclisin erken açılması da düşünülebilir' demişti. Genelde 15-17-20 Eylül tarihleri hemen hemen her yasama yılında telaffuz edilir. 'Çocukları olanlar Ankara'ya gelirler dolayısıyla milletvekillerinin hepsi Ankara'da olur, toplanmak söz konusu bir zorluk meydana getirmez' diyebilirler. 1 Ekim'de bile toplansa bu konu iki günde komisyondan iki günde de Genel Kurul'dan geçer, 15 Ekim'i bile bulmayabilir. Ama tarih vermenin altında başka anlamlar yatıyorsa hükümetimiz bu sıkıntıya gelmez. Yani bize tarih dayatması kimse yapmasın."

Bir sürecin içinde zaman zaman demokratik düzenlemeler yaptıklarını belirten Arınç, bununla ilgili örnekler de verdi. "Bu bir proje değildir. 'Şunu yaptık bitti' değil. Bu bir süreçtir. Sürecin içindeki ihtiyaçları anında değerlendirebiliriz. Buna siyasi irade olarak gücümüz yeter" diyen Arınç, yıllardan beri konuşulan İç Hizmet Kanunu'ndaki 35. maddeyi değiştirdiklerini anımsattı. Arınç, "Zamanını müsaade etsinler biz koyalım. 12 Eylül'ü yapanların yargılanması konusu nasıl yargının önüne 12 Eylül 2010 referandumundan sonra geldiyse her şeyin bir zamanı var, o zamanı kolluyoruz. Ne geciktirerek ne önceye alarak o işi gerçekleştirebiliyoruz" dedi.

"5 SENE, ON SENE EVVELİNİN TÜRKİYESİ HİÇ DEĞİLİZ"
Paketin içeriğine ve bir sürprizin olup olmadığına ilişkin sorular üzerine ise Arınç, kimin hangi sürprizi beklediğini bilmediğini söyledi. Arınç, "Zannediyorum Sayın Atalay, 'Hayal bile edemedikleri bazı düzenlemeler yapacağız' deyince biraz da merak konusu oldu. O mutlaka başında, önünde çok olumlu cümleler söylemiştir. Tek başına böyle 'Hayal edilemeyecek düzenlemeler' denirse herkes biraz daha çıtayı yükselttiğimizi zannedebilir" diye konuştu.

Söz konusu paketin Türkiye'nin demokratikleşme çıtasını nereye getireceğinin sorulması üzerine Arınç, şu yanıtı verdi: "Standartlarımızı çok daha yukarılara artıracak. Şimdi 5 sene, on sene evvelinin Türkiyesi hiç değiliz. 1999 öncesinin Türkiyesi hiç değiliz. En son 'Torba Kanun' dediğimiz çok maddeli kanun içerisinde bile yaptıklarımız bambaşka şeyler var. Mesela o süreç içinde 1990'dan günümüze kadar, hemen hemen 20 yıldan fazla bir süreç içerisinde, kapatılmış, dağıtılmış veya dağılmalarına karar verilmiş tüm vakıflara yeniden hayat verdik. Bunların içinde Milli Gençlik Vakfı da var, Zehra Vakfı da var, başka vakıflar da var. Çok kıymetli olan gayrimenkullerini de iade etmek şartıyla. Bu başlı başına bir devrimdir. Kimse bunu yapabileceğimizi düşünmüyordu. 'Mahkeme kararıyla kapatılmış kardeşim sen bunu tekrar açamazsın' diyorlardı. Bin lira koyarak eski kurucularının, eski adla vakıf kurabileceklerini kanun şartına bağladık. Şimdi herkes bayram ediyor. Milli Gençlik Vakfı ki bizim de zamanında içinde bulunduğumuz, bazı hizmetlerine katıldığımız özellikle gençlere yönelik çok faydalı hizmetlerini bildiğimiz ve gördüğümüz bir vakıf o şartlar içerisinde maalesef kapatılmıştı. Şimdi biz onun herhalde yüzden fazla gayrimenkulunü iade ediyoruz."

Bu kapsamda 21 vakfın yeniden açılışını sağladıklarını ifade eden Arınç, şöyle devam etti: "Başka şeyler de var. Siz derseniz 'Şu var mı' belki bunun cevabını verebilirim ama nezaketsizlik olur. Çünkü biz bir ekip olarak onu hazırladık. Sayın Başbakanımız bunun siyasi bir rötuşunu mutlaka yapacaktır. Belki tekrar bir araya geleceğiz. Şu anda çok acil, bugünden yarına olması gereken bir şey olmadığı için belki bugünlere kadar geldi. Ama önümüzdeki bir hafta, 10-15 gün içinde Sayın Başbakanımız 'Şu düzenlemeleri yapacağız' diye söyleyecektir. Ben bunları az çok biliyorum. Başbakanımız belki zamanlamasını 'Şunlar biraz kalsın ama şunlara öncelik verelim' diyebilecektir. Merak edildiği için belki söyleyeyim, Heybeliada Ruhban Okulu veya Mor Gabriel diye bizim vakıflar olarak çok yakından ilgili olduğumuz konular var. Bu konularla ilgili hazırlıklarımız var. İkisine de olumlu baktığımızı söyleyebilirim ama bunların gerçekleşmesi için bir takım iç, dış şartların olgun hale gelmesi lazım. Bu kararı da Sayın Başbakanımızla vereceğiz. İnşallah herkesin beğeneceği düzenlemeler olacak."