FABRİKADA YAŞIYOR!
Selahattin Ayan, tesisin dünyanın ikinci büyük çikolata fabrikası olduğu bilgisini verdikten sonra da ilave ediyor: "Dünyanın her yerinden gelip tesisi geziyorlar. En çok dikkatleri çeken, hijyene verdiğimiz önem." Üretimin bütün kademelerinde yer alan Selahattin Ayan, neredeyse fabrikada yaşıyor. Ayan, "Eve sadece 3 saat gidiyorum. Kalan bütün zamanım burada geçiyor. Her ürünü kontrol ediyorum. Üretimin içinde olmak beni mutlu ediyor" diyor. Mutluluk deyince 'çikolata mutlu eder' tezini hatırlatıp, "Çikolata yiyor musunuz?" diye soruyorum. Ona da cevabı şöyle oluyor: "Üretilen her ürünü tadıyorum. Tatmadan olmaz. Böylece her gün çikolata yemiş oluyorum. Mutlu ediyorsa biz de mutluyuz. 3 bin çalışanımız var, yakında 5 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Sanırım onlar da mutlular." Bu kez "Çikolata mı sizin için önemli, diğer ürünler mi?" diyecek oluyorum, hemen cevabı yapıştırıyor: "Benim için çikolatadan daha önce pasta geliyor. Çünkü çikolata biraz fabrikasyon gibi. Ama pasta öyle değil. Tamamen elle yapılıyor. Bu yüzden pasta daha çok hoşuma gidiyor ve pasta ile uğraşmayı seviyorum..." Üretim tesisisinin içindeki çikolata müzesi de çok ilginç. İstanbul'daki tarihi mekanların, camilerin ve ünlü kişilerin çikolatadan yapılmış minyatürleri var. Tabii en çok ilgiyi de Nuh'un Gemisi çekiyor. Çikolatadan kocaman bir gemi ve içindeki hayvanlar tasvir edilmiş. Selahattin Ayan, bu bölümün büyük ilgi gördüğünü, hatta ABD'den kendilerine plaket bile verildiğini aktarıyor.
TERECİYE TERE SATIYOR
İhracat meselesini de konuşuyoruz. Yurt dışından çok fazla talep geldiğini ve bunlara zaman zaman yetişemediklerini söylüyor. Çikolatanın merkezi sayılan Belçika'ya bile ürün gönderdiklerini de bu arada öğreniyorum. "Peki yurt dışında tesis açma teklifleri geliyor mu?" diye soruyorum. "Geliyor ama benim bir düşüncem var. Bir çivi bile çakacaksam memleketime çakmayı isterim. O yüzden de tesisleri ülkemize kuruyoruz" cevabını veriyor.