Biz öğrenciyken okullarda gerçekten şiddet vardı. Hiç unutmam bir bayan öğretmenimizin bilmeden yeğenini sevmemin cezasını, kütüphanede bir kamyon dayak yemekle ödemiştim. Kütüphane memurunu seyrettiği dehşet karşısında kekeme eden bu dayak, bana da çok pahalıya patlamıştır. Hala kütüphaneye gitmek yerine, parasını verip evde okumayı tercih ederim.
Geçen yaz Almanya'da yaşayan bir tanıdığımdan dinlemiştim. Malum, acı vatan dedikleri Almanya'da öyle mahalleler var ki, doğma büyüme Alman, orada kendisini göçmen zannediyor. İşte o mahallelerden birinde, devletin dikkatini aşırı talep gören beyzbol sopaları çekmiş. Önce sevinmişler, Türk işçilerin spora bu denli merak salmaları hoşlarına gitmiş. Elbette bizim gibi meseleyi o noktada kapatmayıp araştırmaya başlamışlar. Bakmışlar; turnuva yok, saha yok, sporla ilgili talep yok. Anlayacağınız sopa var başka bir şey yok. İş bu noktaya varınca, sopaların ne için alındığı merak konusu olmuş ve görmüşler ki, her Türk işçisinin arabasında, sürücü koltuğunun altına gizlenmiş bir beyzbol sopası var. Almanya o günden sonra beyzbol'un bir savunma sporu olduğunu anlamış.
ELİ SOPALILAR... Ben liseyi Erzurum'da okudum. Bizim okulda iki zil çalardı, öğrenciler için ve öğretmenler için. Biz sınıfa girdikten sonra öğretmen gelinceye kadar olan zamanda sessiz olmamız istenirdi. Olmayanların ismini sınıf başkanı tahtaya, 'azanlar' başlığı altında sıralardı. Kimi hocalarımız o listeye bakıp, güvenilir bir öğrenciyi öğretmen odasına gönderirdi; "Git odadan bizim hakyemezi getir bakalım." Bizim kuşağın hakyemezden çektiğini bir Allah bir de hakyemezle temas eden su toplamış elleri bilir. Bütün bu sopalı hatıralar Sabah'ın manşetten verdiği "Devletin Sopası" haberini okuyunca aklıma üşüştü. Bu ülkede evrensel hukuk kaideleri iyice yerleşmeli diyorduk ya, demokrasi olmadan Cumhuriyet öksüz kalır diye feryat ediyorduk ya, işte tam da bunun için.
SOPA POLİSE YASAK Bence Cumartesi günkü Sabah'ın birinci sayfasını internetten bulup bir daha bakın. O eli sopalı polislerin vücut dili size ne söylüyor bir kere daha anlamaya çalışın. Ve aklınıza gelen ihtimallerden ürpermek bir yana; korkun, endişelenin, iğrenin. Polis vazife ve salahiyetler kanunu çerçevesinde vatandaşının emrinde olan bir devlet memurudur. O kadar! Üzerinde ne taşıması gerektiği kanunla belirlenmiştir. Silah, cop, kelepçe! Bundan sonrası devletin üniformasının üzerine yakışmaz. Hele hele sopa, dünyanın en ilkel saldırı aleti olarak polise hiç uymaz. Zaten polis akademisi yetkilileri, 'Sopa taşımak suçtur' diyor. Hukukçular, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olmadığını söylüyor. Adli Tıp, sopanın esnek olmaması nedeniyle coptan beter arazlar bırakacağını belirtiyor. O halde hangi akıl o polislerin eline sopayı veriyor?
1 Mayıs'a çöken devletin ağırlığı, vatandaşa inen sopalarla a cıtmıştır. Hesabı sorulmazsa bu yara öldürür, haberiniz olsun.