Erdoğan Baykal ve bir ütopya
Ütopya olduğunu, yani realitesinin bulunmadığını baştan söylemeliyim ki, hiç değilse iki muhtemel tepkiyi asgariye indirelim. Yazıyı okuyanlar isterlerse, benim için, Bu adam gerçekten salak, diye düşünebilirler. Orası serbest. Fakat AKP'ye eleştiriler yöneltmekteyken, şimdi en kritik dönemeçte CHP'yi niçin eleştiriyorsun, demeyiniz çünkü düşüncem öyle değil.
*** Ben siyasete, liderlere bakarak yaklaşmam, lider bağımlığını reddederim. Sandığa lider için giden seçmen kitlesi ile aramda ciddi bir mesafe vardır. Bu yazıyı kaleme almayı düşünen naçiz kulunuz, kendini bildi bileli, gidip CHP'ye (veya SHP'ye, üstelik gerçekten sol olmadıklarını bildiği halde) tıpış tıpış oy atmaktadır. Yine de atacaktır. Demek ki, CHP ile aramda ciddi ideolojik politik sıkıntılar var ama, başka oy vereceğim bir parti de yok! (Keşke olsaydı.)
*** Sadece, seçmen kitlesinde hakim olan bir güçlü atmosferin psikolojisini yansıtmaya çalışacağım. Meramımı anlatabilirsem ne mutlu bana.
*** Erdoğan, iktidar partisinin başında. Baykal, ana muhalefet partisinin başında. Güçlü iki siyasi figür. Belki de böyle olduğu ve olması gerektiği için, Erdoğan'ın yaptığı bir hata Baykal'ın hanesine yazılmakta, Baykal'ın hataları da Erdoğan'ın hanesine yazılmakta...
*** Peki, seçmen kitlelerindeki hakim psikoloji nedir? Türkiye'nin esas olarak sağ, muhafazakar seçmen kitlesinin, Erdoğan'la esasta bir alıp veremediği var mı? Bir miktar var. Laikliğe yönelik söylemler, asker ile ve devletin başkaca anayasal kurumları ile çatışmaya girdiği oranda, ciddi kopmalar meydana gelmekte fakat bunun dışında temel bir sıkıntı yok. Peki... Türkiye'nin laik, cumhuriyetçi, kısmen sol ve sosyal demokrat eğilimli seçmen kitlesinin, Baykal ile bir alıp veremediği, bir sıkıntısı var mı? Var... Dikkat ediniz, benim bir sıkıntım yok. Deniz Baykal bu memlekette başbakanlık yapmadı ki, yapıp yapamayacağına ilişkin bir fikrim olsun... Yani ön yargısızım. Ama işte tam bu noktada, Niçin hiç başbakanlık yapamadı, diye soruyorum kendi kendime dürüstçe... Niçin kitleler sandığa gidip, şaaak diye Deniz Bey'i iktidara getirmiyorlar.
*** Soru bir: Deniz Baykal mı, 40 yıldır kendisini anlatmakta yetersiz ve isteksiz kaldı. Soru iki: Seçmen kitlesi mi Deniz Bey'i anlamakta yetersiz kaldı, kalıyor? Gelelim ütopyaya: Sayın Baykal, bu seçimler için genel başkanlıktan feragat edecek ve koltuğunu bir başkasına bırakacak olsa, sırf milletvekilliği için yarışa devam etse, CHP'nin oyları artar mı eksilir mi? Benimkisi bir ütopya, bir hipotetik düşünce jimnastiği sadece. Realitesi yok!.. Ama oyların artacağını düşünmek mümkün.
*** Sadece bana kalmış olsa, bir saniye tereddüt etmeden iktidara Deniz Baykal'ı oturturdum. Neden mi? Tabii ki iktidarda görmek, sınamak ve sonradan göğsümü gere gere eleştirebilmek için... Bir de şöyle düşünmekteyim. Bu memlekette, kimleri başbakanlık koltuğunda gördük, yaşadık, sınadık, şöyle bir anımsar mısınız? Erbakan'dan tutun, Çiller'e kadar... Bir Deniz Baykal mı kaldı, bir dönem olsun sınanmayı bile hak etmeyen... Ben burada ilahi bir adaletsizlik değil, diyalog uyuşmazlığına benzer bir şeyler hissediyorum.
*** Deniz Bey için, hem Başbakan olabilir, diyorsun hem de Feragat etsin, diyorsun diye şaşkınlık geçirmeyiniz. Sadece her gün medyada, gerek dinci basından, gerek liberallerden, gerekse de tutarlı demokrat ve sosyal demokratlardan Deniz Bey'e yöneltilen eleştirelere bakınca, yukarıda vurguladığım psikolojik lider-taban irtibatsızlığının, tepe tepe ve çoğu zaman adaletsiz ve haksızca kullanıldığını görmemek mümkün değil de o sebeple, biraz böyle düşündüm. Nasıl oluyor da birbiriyle kanlı bıçaklı olanlar bile, anti-Baykal noktada ittifak halinde olabiliyorlar? Bu oyunu Deniz Bey, feragat silahı ile bozabilir mi, diye düşündüm sadece.
|