atv'de yayınlanan 'Erkekler Ağlamaz' dizisinin başrol oyuncusu Serhat Tutumluer, panayırda yaşayan hız tutkunu yakışıklı baba karakteriyle daha ilk bölümde gönülleri fethetti.
Bir çok dizide rol almasına rağmen Arzum Onan ile başrolünü paylaştığı "Sahra" dizisiyle dikkatleri çeken Serhat Tutumluer, şimdi de atv'de yayınlanan "Erkekler Ağlamaz'la izleyicilerin gönlünü fethetti. Dizide eski motokros yarışçısı bir adamı canlandıran Tutumluer'in bu sahnelerde usta olduğuna aldanmayın. Hayatı boyunca motosiklete binmediğini, bunun için haftalarca ders aldığını söyleyen sanatçı, tehlikeli sahnelerde dublör kullanıyor. Tutumluer ile dizi ve özel hayatını konuştuk...
* Erkekler Ağlamaz'la unutulmuş eski eğlenceleri hatırlattınız, özel panayır kurdunuz. Bu panayırdaki insanları herkes sevdi. Siz onlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Maddiyata önem vermeyen, kendilerinden başkalarını düşünen insanlar. Bu insanlar biraz geçmişte kaldı. Yaşama sevgiyle, şefkatle, emekle, iş gücüyle bakabilmek önemli bir şeydir. Yapmak istediğimiz, bu duyguları tekrar açığa çıkarabilmek. Silahla, kavgayla yani uçtaki duygularla değil, insanın kendinde var olan gerçek duygularıyla bunu yapmaya çalışacağız. Bu zamana kadar televizyonlarda bir çok kötü örnek gördük. Dolayısıyla burada kocaman bir aile var. Lunaparkta yaşayıp yaşam mücadelesi veren, eski Yeşilçam filmlerindeki gibi bir aile.
'DEMET'LE ARKADAŞIZ' * Dizideki partneriniz Demet Evgar'la nasıl bir çalışma ortamınız var? 5 yıl önce Nihat Durak'ın yönetiği Çaylak isimli bir dizi vardı. Orada ben deli bir gazeteciyi canlandırıyordum. Deli gazetecinin deli sevgilisini canlandıran da Demet'ti. Yani yıllar sonra tekrar bir aradayız ve çok iyi anlaşıyoruz.
* Dizide canlandırdığınız karakterin sizinle benzer yönleri var mı? Gerçek hayatta Serhat'la uyuşmayan bir karakter. Sonuçta hız tutkusu var. Ama ben şu açıdan bakmayı tercih ediyorum; her insanın bir eğilimi ve yaşam tarzı vardır. Murat karakterinin de delifişek oluşu, kendi sınırlarını keşfetme amacı, gençliğinden gelen bir hız tutkusu var. Kendini bulmak için motosiklet ve araba yarışlarına katılıyor. Ama baba olunca, babalığın verdiği sorumlulukları sayesinde bir çok şeyden fedakarlık ediyor.
DUBLÖR KULLANIYOR * Motosikletle olan sahneler çok risk- li. Ama bunu yapan insanlar da var... Evet motosikletle daracık bir mekanda inanılmaz tehlikeli gösteriler oluyor. Ama çok ilginç. Ben bunu küçüklüğümde görmüştüm. Bu dizinin en büyük özelliklerinden biri de unutulmuş değerleri ortaya çıkarabilmesi. Motosikletle yapılan bir akrobasi durumu var. Türkiye'de bu işi 3 kişi yapıyormuş. Biz de bir tanesini, Sait Ahmet Yıldırım'ı bulduk. Hayatını bu işten kazanıyor. O benim dublörüm, ben de onun figüranı olacağım. Yani karakteri canlandıran benim. Ama orada mesleği icra eden kişi o.
* Bunun dışında in- sanların hiç menfaat- leri olmadan 1 ay orda yaşadıkların- dan bahsettiniz. Siz böyle bir or- tamda yaşar mıydınız? Ben elimden geldiğince böyle bir ortamda yaşıyorum. Yani, herkesin bir arkadaş çevresi vardır ve ben de kendimden önce onları düşünerek, onların da kendinden önce beni düşünerek yaşadığını biliyorum. Bu güzel bir duygu.
* Daha önce hiç motosiklet kullandı- nız mı? Bu konuda eğitim aldınız mı? Hayır, ilk kez bu dizide motosiklet kullandım. 1-2 hafta eğitim aldıktan sonra, bindik motositkletin üzerine. Hareketli araçları kullanmak gerçekten büyük bir yeti. Bence bu oyuncuda olması gereken önemli yeteneklerden biri.
* Dizi dışında neler yapıyorsunuz? İzmit Şehir Tiyatroları'nın oyuncusuyum. Burada 8 yılı devirdim. Işıl Kasapoğlu'nun kurduğu bir tiyatro. Konservatuvardan mezun olan ve memur zihniyetiyle tiyatro yapmak istemeyen herkes Işıl Kasapoğlu'nun çatısı altında birleşti. Bugünlerde 'Karar Kimin' adlı bir oyunda oynuyorum. İki yıldır oynamama rağmen, halen kapalı gişe oynuyorum. Bunun dışında 'Oyunun oyunu' isimli bir oyunum daha var.
* Ufukta bir si- nema filmi görünü- yor mu? Geçen sezon Derviş Zaim'le 'Cenneti beklerken' diye bir film çektik. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde gösterime girecekti ama yetişmedi. Film,1600'lü yılların Osmanlı'sını anlatıyor. Kayseri, Nevşehir ve Kapadokya civarında çekildi. Gerçek mekanlarda çekildi. Oradaki tek amacım; Derviş Zaim için çalışarak, yazdığı senaryoyu, karakteri, onun kafasından geçtiği gibi aktarabilmekti.
'ÇOK ELEŞTİRİLİYORUM' * Az ama öz işlerde kendinizi gösteri- yorsunuz. Bunun özel bir nedeni var mı? Beni tanıyan insanlar benim medya sistemini eleştirel bir bakış açım olduğunu bilirler. Ve medyanın halka karşı gerekli sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünüyorum. Ama gördüğünüz gibi bir televizyon dizisinde başrol oynuyorum. Zaman zaman bu ikisinin eleştirisi geliyor bana. Ben de onun tam tersi olduğunu söylüyorum. Televizyona çıkmak duyarlılıkla, bilinçlilikle yapılması gereken bir iştir. Öyle insanların hayatlarına giriverirsiniz ki, bu büyük bir sorumluluktur. Oyuncular; "İşte televizyona çıkıyorum canım ya ne yapayım, işte para için yapılan bir iştir' diye baktıkları sürece bu sorumluluktan uzaklaşırlar. Bu da oyuncunun seyircisine karşı olan sorumluluğundan uzaklaşması demektir. Bu sorumluluğu herkesin taşıması gerekli.
* Televizyon, günümüzde eğlencenin yanısıra en iyi eğitim araçlarından biri ol- du. Bunu da gözardı etmemelisiniz... Eğitimden biraz uzaklaştık biz. Televizyon dizileri pek bilmediğim bir iştir. Bir takım dizilerin ülkemiz gündeminde ve gazetelerin manşetlerinde taşınan kötü olaylara sebebiyet verdiğini hepimiz yakından biliyoruz. Bu sisteme bakarken tüm bunların aslında sadece bir tek amacı olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Seyirciye karşı olan sorumluluk duygusu. TRT siyah beyaz yayınını yapmaya başlarken, o dönemden kalan TRT spikerleriyle gidin bir konuşun. Nasıl saygındı seyirciye. Maalesef, şimdi bu saygınlığı yavaş yavaş yitiriyoruz...
