Sanıyor musunuz bu ülkede sadece insanlar kavgalı.. Hır, gür, maraza sankim yalnız kişiler ya da guruplar arasında mı? Yafu köyler, kasabalar, iller, ilçeler de bazen birbirlerine giriyorlar türlü çeşitli sebeplerden.. Ben İstanbul ile Kocaeli'nin, yani İzmit'in, ikisinin kanlı bıçaklı kavgalı olduklarını, karakolluk, mahkemelik hallerine düştüklerini öğrendiğimde yıllardan 1980'lerdi.. Oysa 1954'den beri kavgalıydılar.. Şu anda, 2005'de, ne halde olduklarını, kavganın sonucunu, mahkemelerin bir karara varıp varamadığını bilmiyorum ama o mahkeme zannım o ki hala berdevam.. İmdi o dava, şu dava.. İstanbul ile Kocaeli (İzmit) 1954'de bir kapışmışlar ki hey heyy.. Sorun, bir sınır anlaşmazlığı.. Sene 1984'dü, o kavga hala sürüp gidiyordu.. Bir türlü çözülemeyen sorun, iki il hudutları arasında kalan bir köydü.. Köy, fabrikalarla doluydu ve her iki il köyün kendi hudutları içinde olduklarını ileri sürüp nuh diyor peygamber demiyorlardı.. Aynı rant hikayeleri.. Fabrikalar hangi yerin hudutları içerisindeyseler, vergileri oraya ödeniyordu ya.. İzmit uyanıklık edip İstanbul'un il hududunu gösteren tabelanın sık sık yerlerini değiştiriyordu.. O yüzdendir ki İstanbul'un öfkesi burnundaydı hep.. İnanın gerçekten kanlı bıçaklı olmasa bile, basbayağı öfkeli ve fena halde bağırtılı, çağırtılıydı İstanbul.. O yıllarda vaziyeti öğrenince ben İstanbul'a sormuştum, o söylemişti:
İstanbulkonuşuyor.. 'Biz ki, İstanbul şehriyizdir! Mavi gökyüzlü, mor denizli, yüz kubbeli, bin minareliyizdir! Osmanlı'ya payitahtlık etmişizdir! Sultan Mehmed'i, Yavuz'u, Kanuni'yi, Dördüncü Murat ve daha nicelerini, kendimize kapı kulu etmişizdir! Büyük cenklerin davulları, ilk bizde vurulmuştur! Suyumuzda, Barbaros'un donanması yüzmüştür.. İstanbul denildikçe, insanoğlunu hep düşündürmüşüzdür.. Bir başlarına nice kent olabilecek büyük kalabalıklar surlarımızın dibine sığınarak ve "İstanbul" diyerek, başka bir şey söylemeyerek ağzımızdan çıkacak fermanları beklemektedirler.. İstediğimizde, yamacımıza sığınanları kahır da ederiz, abad da.. Gel gör ki.. Biz İstanbul şehri olarak gecelerden bir gece Kartal nam ilçemizin oralarda uykuya yorgun düşmüşüz.. İstanbul'sak uyuyamayacak mıyız sankim? Uykudayken kucaklayıp kaldırmışlar, götürüp bir başka yere bırakmışlar.. Namerdim haberim yok.. Sabahleyin mahmurluğumuzda, bize, gerimize bir tepik! Amman bre! Bre nebekar! Biz ki toprağımızda nice halifeler oturmuş bir kentiz.. Biz ki minarelerimizde ezan okunurken Bağdat'ı, Basra'yı, Şam'ı, Halep'i secdeye getirmiş, tekmil kafir küffarı altına ettirmiş bir büyük İstanbul iken, bu ne mene bir iş olmalı? Biz tekmeyi yememizle gerisin geri.. Baktık ki bize tekmeyi vuran İzmit kasabası.. Yahu bu İzmit eski küçük bir iskele.. Ateş olsa cürmü kadar yer yakamaz.. Adı, bizimle birlikte hiç edilebilemez.. Acıyıp yanımızda yer verdiğimiz bir fukara.. Biz olmasak bu İzmit şimdi ölü.. Şimdiki halleri, az biraz palazlanması bizim koltuk çıkmamızdan, hafif yol vermememizden.. "Hadigayret" diyerek pohpohlamamamızdan.. Bu İzmit yakın zamanlara kadar bir çocuk şarkısı.. Hani "Yavuz'unyattığıyergüzelİzmitKörfezi.." diye söylenen.. Ben İstanbul şehriyim, şarkı deyince aklıma düştü.. Bize yapılan şarkılar, düzülen türküler, bizim için söylenen şiirler, yazılan kitaplar dünya durdu durası başka hiçbir yer için yazılmazdı, yazılmayacak.. Bu İzmit kim olmakta? Biz ne etmişiz? Almış kendisini ite kaka bir sanayi bölgesi etmişiz.. Biz olmasak, havagazı.. Esamesi okunmaz.. Ve dahi kalkıp bize baş kaldırmakta kendince hudutlar belirlemekte..
Sorun.. Aydınlı diye bir köy vardır oralarda.. Vaktiyle İzmit'e bağlı.. O köy ölçüp bitmiş ve de "Ehh,benartıkİstanbul'luolacağım" demiş.. Zaten günümüzde kime sorsan, hep İstanbul'lu değil mi? Ve işin aslı o ki, köy kendi rızasıyla alıp tabelasını götürmüş İzmit'e doğru; kendisi İstanbul hudutları içinde kalmak üzere.. Sonra? Sonrası İzmit patt bir tekme, tabelayı alıp getirmiş bizim içimize dikmiş, köy kendi hudutları içinde kalmak üzere.. Biz ki İstanbul şehriyiz.. Bırak gücümüzü kuvvetimizi.. Hiç hatırımız sayılmaz mı?'
Aldıİzmitbakalımnelersöyledi.. 'Neymiş? Osmanlı'nın payitahtı mı? Ya dükalığı ve dahi kendisinin insan kıyıcılığı bilinen hikaye.. Şimdi bizim toprağımıza sarkmasına ne etmeli? Bu İstanbul'un, kendisini sultanların sultanı ilan etmesine ne söylemeli? "Gözünütoprakdoyursun" deyip geçip gitmeli mi? Bizleri, bencileyin başkalarını bu hallara düşürdüğü yetmezcesine, yıllardır sürdürdüğü bu eski Osmanlı oyunlarının hiç sonu yok mu? Eskiden bir İzmit'te kendi yaşamımız vardı.. Berbat etti o İstanbul.. Şimdilerde neresi İzmit, neresi değil, belirsiz.. Kim İzmit'li, kim değil o da.. Nüfusun bir kısmı gece eğlenmeye, hemi de yatıya İstanbul'a gitmekte.. Düzenimiz bozuldu.. Oysa bir denizimiz vardı yüzülen.. Bir balığımız vardı yenilen.. Bir huzurumuz vardı adı edilen.. Şimdi? O İstanbul tutturmuş o "Aydınlıbenimköyümdür" diye.. "Aydınlı'nınolduğuyerdekibütünfabrikalarkendimalımdır,vergilerinibentoplarım" diye.. Ehh, bizim bir gururumuz var.. O tabelayı yer değiştirmemiz bundan.. Şimdi davamız Danıştay'da.. Onun alışkın olduğunca Kadı'da değil..'
***
O dava ne oldu inanın hiçbir fikrim yok.. Ama bizim ellerde ne kavgalar biter, ne de davalar..