Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 10 Eylül 2005

Eşkıya..

"Ahlak düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum Ruhunda arta kalmış barbarlık duygusunun da tesiriyle, soyguncularına karşı hayranlık duyar."
Andre
Maurois (İngiltere tarihi)

Çarşamba günü bu köşede yazmıştım ya, "Eşkıya şimdi şehirlerde, hatta İstanbul'un her yerlerinde.." diye..
Benim mesleğe yeni başladığım zamanlarda, eşkıya sadece Güneydoğu'da ve hep dağlardaydı.. "Düze inmek..", yani şehirlere ayak basmak gibi bir alışkanlıkları hiç yoktu.. Anında oyarlar, kafalarını kopartırlardı.. Eşkıya kısmına demokrasinin olmadığı, insan haklarının tanınmadığı bir zamanlardı.. Can alanların, canları alınırdı.. Çok şükür uygar olduk.. Katilimiz, maktulumuz hep birlikte mis gibi yaşayıp gidiyoruz..
1950'li ve 1960'lı yılların başlarından söz ediyorum.. Ben ve Özkan Şahin, o tarihlerde daha 20'li yaşlarımızın başlarında iki gazeteci olarak, oralarda eşkıya röportajları yapmaya soyunmuştuk..
O günlerde de Güneydoğu'da dağlarda çeteler, eşkıyalar azımsanmayacak kadar çoktu.. Bunların en azılısı
HARHURLU HACO isimli 55 yaşlarında bir çetebaşıydı.. -Apo'nun kulakları çınlasın..Oralarda dolanırken bize anlatmışlardı ki, "pis kere pis" bir adamdı.. Peşinde kendisi gibi gözü kara, zalim ve acımasız avanesi ile birlikte, dağlarda cirit atan bir kanun kaçağı..
Önüne geleni soyan, icabında öldürmekten hiç kaçınmayan biri.. Bir rezil..
1953'te 3 erkekle 1 kadını öldürdükten sonra dağa çıkan bu HARHURLU HACO, kendi buyruklarına uymayan köylerde, mezralarda harmanları yakıyor, evleri ateşe veriyor ve pusu kurup jandarma öldürüyordu..

Jandarma
mezarlığı..
O dediğim zamanlarda öldürdüğü 2 jandarma eri, Beşiri'deki jandarma mezarlığında yatıyordu.. Yine o günlerde şakilerin, yani eşkıyanın öldürdüğü jandarmalar için ayrı bir mezarlık yapılmıştı.. Bir dolu mezar.. Hepsi için dikilmiş bir taş ve taşın üzerinde bir yazı:
"Yatıyor burada vazife başında ölen jandarmalar Okunsun ruhlarına Fatihalar" (O günlerde şehit düşen askerlerimizi, görevlilerimizi kendi doğdukları topraklara taşıyacak, kendi gökkubbeleri altında, kendi ağaçlarının gölgesinde yatıracak olanaklar yoktu.. O yüzden ölenler öldükleri yerlerde, çoğu çok gurbet ellerde kalıyorlardı.. Çok çok Beşiri'ye kadar getirilip, orada defnediliyorlardı..) HARHURLU HACO, son jandarmaları öldürdükten sonra Suriye'ye kaçıyor.. Ama peşini bırakmak yok..
Bir jandarma yüzbaşı, yanında 2 astsubay ile, "Vız gelir, tırıs gider.." deyip Suriye hududundan içeriye geçiyor.. HARHURLU HACO' yu burada yakalıyor.. Yok, kafasına filan sıkmıyor.. Alıp getiriyor, Siirt Cezaevi'ne konduruyor..
HACO cezaevinde 8 ay kalıyor, sonra pırrr.. Yani uçup kaçıyor.. Şimdilerde af var ya, üçbeş günde bir.. O zamanlar tüymek marifetti, tüy bre..
Kaçıyor, tüyüyor ki, yanında 3 arkadaşıyla birlikte.. Yıllardan 1963'tü ve kaçışını bir büyük iftiharla anlatıyorlardı ki, şaşarsınız..
Yine o günlerde çetesiyle birlikte dağlarda dolaşan bir diğer şaki (eşkıya), Tilki Selim idi.. Tilki Selim, Nusan, Bilaris, Gevart havalisiye, Tilan Dağı'nda dolanıp duruyordu.. (Türkiye'deki yer ve dağ isimlerine bakın..)
Yanında 7 adamı olduğu söyleniyordu.. Yaşları 20 ila 50 arasında değişen 7 adam.. Ve isimlerini de veriyorlardı: Davudo, Mahmudo, Yezidi Mirzo, Arnema ve başkaları.. "Bunlar hiç makbul kişiler değildir.." diye anlatıyorlardı.. "Neden?" diye soruyordum.. Yüzlerini buruşturarak söylüyorlardı: "Yaramaz adamlardır.. Zorla harama uçkur çözerler.."
Tilki Selim ile adamları, hem kaçakçılık yapıyorlar hem de kaçakçılık yapan başkalarını soyuyorlardı.. Ve onlar da uzun süreden beri dağlardaydılar..
(Tarih öncesinden değil, 1962-1963 yıllarından anlatıyorum..)

Siirt Mahpushanesi..
Anlattıklarım, 1963 yılı.. Ve ben oralardayken, Siirt Mahpushanesi'nde, hepsi 30 seneye mahkum 15'ten fazla eşkıya yatıyordu.. Haklarındaki kararın kesinleşmesinden sonra uygulanan 8-10 aylık hücre cezaları, bu adamlarda eşkıyalıktan eser bırakmamıştı.. Yumuşatmış, ham hamur etmiş, uyuz köpeklere çevirmişti.. Dokunduğumda, ellediğim yerlerden, ellerinden, kollarından su çıkıyordu hep; toprak altında, hep güneşe hasret hücre cezalarından ötürü.. Salih Zeyrek ile Ferhat Koç, o zamanlarda Siirt Cezaevi'nde 30 yıla mahkum 2 eşkıya idiler.. 8 yıl öncesi, köyleri Büryan'ı bırakıp dağlara çıkmışlar, Şemenkara Dağları'nı kendilerine mesken ve payitaht seçmişler.. "Buraları bizimdir.." demişler, başka bir şey söylememişler..
Yıllarca kalmışlardı o dağlarda, ama dağların isimlerini bile bilmiyorlardı..
"Hangi dağlar?" diye sorduk Özkan ile birlikte.. Mahpushanenin bahçesinden, elleri ayakları zincirli, ta uzaklardaki karlı tepeleri gösterip:
- Haaa o dağlardı..
- İsimleri neydi?
- İsimlerini ne bilek beg.. Bizim dağlardı..
Dağa çıkış nedenleri, ikisinin birden bir cinayetle suçlandırılmalarıydı.. Bakmışlar ki "Katil.." diye yakalanacaklar, selameti dağlara kaçmakta bulmuşlar.. Oysa mahpuslukları eşkıyalıktan.. Yakalanışları açlık yüzünden olmuş.. Düze, aşağılara inmek zorunda kalmışlar.. Mesleği eşkıyalık olan kişinin dağlardan aşağıya inmesi, yüzde doksan intihar etmesi gibi bir şey..
Düze indikleri gün, ellerinde tüfekleri çıkıvermişler 30-40 kişilik bir kervanın önüne..
"Ekmek istedik.. Yiyecek bir şeyler istedik.. Arka tarafta jandarmalar varmış.. Hiç farkına varmadık.. Kaçmaya vakit kalmadı.. Salih, kurşunu baldırına yedi.. Ben de tüfeği bıraktım yere.." diye anlatmıştı Ferhat Koç..
Dağda yaşadıkları süreç içinde soydukları kişilerin sayısını bilmiyorlardı.. Ama söylüyorlardı ki, yukarılarda paranın pek değeri yokmuş.. Para, dağda kişinin imdadına yetişmezmiş pek..
Siirt Mahpushanesi'nde bir başka eşkıya, Uludereli Apdülkerim.. 45 yaşlarında filan.. 5 kardeşin en büyüğü.. Konuşurken, daha doğrusu homurdanırken karşısındakine ürküntü veren bir tip.. Seke seke yürüyor.. Kurşunu yiyince topal kalmış..
Dağa çıkan 4 kardeşin 2'si öldürülmüş.. Tepesinde ip, idam ile yargılanıyordu.. Asıp asmadıklarını ise, sonraları hiç öğrenmemiştim..
Bu tipler için, onların eşkıyalıklarına dair olaraktan sorduğumda diyorlardı ki: "Geç beyim geç.. Bunlar pis herifler.. Önlerine geleni soyarlar.. Pusu kurup jandarma öldürürler.. Soydukları varsıl mı, yoksul mu hiç bakmazlar.. İcabında, tavuk keser gibi adam keserler.. Hiç acımaları yoktur..
Ama Koçero böyle değildir.. Koçero kendisine zararı dokunmayana zarar vermez.."
Ehhh, yarın KOÇERO' yu anlatırız.. Hani bana randevu verip gelmeyen bir "eski zaman eşkıyası" nı..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Bu Bu kızları okutalım
Bir yandan tarlada çalışıp bir yandan sınavlara hazırlanan 3 kız...
Kaynanaya pabuç yok
Diri diri gömdüler
Orkinosun obezi, sevindirir...
Töre cinayeti
Samsun'da sel...
Ata'nın imzası dövmede
SPOR
Derbi Derbi savaşı
Cezaya sert tepki gösteren Beşiktaş Yönetimi, "Verilen ceza...
Presle boğun
Şimdi sıra bizde
Taraftarın bilet isyanı
İşi erken bitirin
İntikamı unutun
2.5 trilyonu kaybedince yolu...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Açık 26 C,Açık 17 C
ANKARA - Par. Bul. 23 C,Par. Bul. 10 C
IZMİR - Par. Bul. 32 C,Açık 18 C
ANTALYA - Açık 29 C,Açık 18 C
ADANA - Par. Bul. 29 C,Par. Bul. 20 C
EKONOMİ
IMKB E: 32.202,660 D:% 2,28
DOLAR S: 1,332 D:% -0,26
EURO S: 1,653 D:% -0,21
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu