Haftalar ilerledikçe takım strese giriyor. Şampiyonluk yolundaki mücadele doğal olarak gittikçe kızışıyor. Görünen o ki bundan sonraki maçlarda başarılı olabilmek öncelikle bu sinir harbiyle başa çıkabilmeye bağlı. Bu stres Fenerbahçe'ye pahalıya mal olabilir. Zaten kaç haftadır maçlarımızı 11 kişi tamamlamakta zorluk çekiyoruz. Oyuncularımız bir türlü sinirlerine hakim olamıyorlar. Bu nasıl zihniyettir ki olur olmaz sebeplerle takımı eksik bırakıyorlar. Bu haftada aynı sorumsuzluk sahada sergilendi. Daha maçın 35. dakikasında Aurelio kırmızı kart görerek oyundan atılabilirdi. Ayrıca takımda bir de Serkan faktörü var. Oynadığı her maçta kırmızı kart görme ihtimali oyunda kalma ihtimalinden daha fazla. Doğrusu maçı tamamlamayı iyi beceriyor. Çekirge misali bu maçta da şansımız yaver gitti ve 3 puanı almayı başardık. Alex denen bir sihirbaz başkanından malzemecisine kadar tüm camiaya hayat öpücüğü veriyor. Yoksa gerek statta, gerek ekran başında Fenerbahçe camiası nefessiz kalıyor. Her zaman söylüyorum. Sen Fenerbahçe'sin, şampiyonluğa koşuyorsun. Üstelik lidersin. Kısacası tüm avantajlar senin elinde. Kendi sahanda, o muhteşem taraftarının önünde arkandaki destek sayesinde zaten maça 10 önde başlıyorsun. Futbolunu oynayacaksın, mücadele edeceksin, savaşacaksın. Bu takımın başında, takıma motivasyon verecek, oyuncularla birebir konuşup onlara sorumluluklarını anlatacak kimse yok mu? Bütün takım tüm ümitlerini bir kişiye bağlamış. O koşarşa takım da ilerliyor; o durursa takım da tekliyor. Bu daha ne kadar böyle sürer bilinmez. En azından şampiyonluğa kadar sürer inşallah. Adam santradan topu aldı gitti golünü attı. Kaç maçtır bu şekilde netice alıyoruz. Rakipler Fenerbahçe'ye karşı çok hırslı ve sert oynuyorlarmış. Kardeşim bu yeni bir şey değil ki. Senelerdir bu hep böyle olmuştur. Bu büyük kulüp olmanın getirdiği bir faturadır. Aklınızı başınıza alın. Doğru dürüst oynayın. Takıma bir katkıda bulunamıyorsunuz bile bari eksik bırakmayın. O formanın kıymetini bilenlere bir sorun size anlatsınlar.