Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 12 Mart 2005

Git başımdan hüzün..

"Kim getirir bu gramafonları
Döner durur anılarda sesleri
Yine 'Bir ihtimal' falan olacak
Osman Nihat Bey'in nihaventleri
Hepsi birden geliyor koşar adım
Boş filan kalacakmış gibi yerleri
İlk kadehte geliyor aklıma hep
Eski hüzünlerin ikindileri"

Ben, bana kol vermiş, el vermiş, sıcaklıklarını paylaşmış, geçmişte can olmuş, canan olmuş, bütün eski ama hala yeni kadınlarımı çok severim..
Eski yaşadığım evleri, haneleri, bazen cennetlerim, bazen cehennemlerim, kiralık miralık ama, benim eski evlerimi sevdiğimce..
Kız kardeşim aradı geçenlerde bir gece.. Konuştuk oradan buradan..
Ne zaman bir yerlerde bir ayrılıklar olsa, ne zaman bir yerlerde ama şöyle, ama böyle bir ev yıkılsa, ister gecekondu, ister malikane ve yaşayanları kapı önüne konulsa, içlerim sızlar..
Kız kardeşim lafın sonlarında söyledi ki: Kiralık, miralık ama analıbabalı, kardeşli çocukluğumuzu yaşadığımız Aksaray'ın İnebey'indeki o ev de yokmuş artık.. Yıkılmış.. Anlattı ki:
"Üzüleceksin ama üzülme.. Ya da üzül.. Yıkmışlar işte.. Süreç içinde hep yıkılmıyor muyuz?"

O ev..
Ben, şimdi artık yok o evi; çocukluğumun, ilk gençliğimin geçtiği o binayı, kocaman adam olduktan sonra bile hep kovalamıştım.. Gidip karşısında dikile durmuştum; zaman zaman.. Şimdi içinde kimlerin yaşadığına dair fanteziler kurgulayarak..
Orası, analı, babalı, kardeşli yaşadığım son evdi.. O da yıkılmış.. Ki biz, o evden, anamın cenazesini kaldırmıştık.. Sustum kaldım mı ne haberi duyduğumda.. Kız kardeşim, söylediğine bin pişman anlattı ki: "Ben söylemesem, sen yine takılıp gidecektin eski evlerini görme hevesine, özlemine.. O zaman birdenbire daha üzülmeyecek miydin? Aksaray kaldı artık? Bizim çocukluğumuz mu? Anamız, babamız, kardeşimiz mi kaldı? İnsanlar ölüyorlar.. Evler de öyle.."
Kız kardeşim Prof. Dr. Necla Arat, dedi ki sonra:
"Kalkıp geleyim mi?" "Hayır.." dedim.. "Sağol ama, beni benimle bırak.." (Rabbim bu kız kardeşler, bu ablalar süreç içinde neden hep analık görevini de üstlenmek zorunda kalırlar genelde erkek kardeşlerine? Nedendir kendi düzenleri, işleri, güçleri, eşleri, çocukları hatta torun-torbaları varken, bir de o işi yüklenirler üstlerine..)
Ben o evi, analı, babalı, kardeşli, komşulu, arkadaşlı yaşadığım o evi hep kovaladım.. O taraflara yolum düştüğünde hep ona gidip uzaktan seyrettim.. "Şimdi acep ne hallerdedir, nasıldır, kimlerledir?" diye,
"Hoş mudur, mutlu mudur, kahır çekmekte midir?" diye kurgulanmalara girdim..
Kanser ameliyatına girmeden önce de ilk gittiğim yerlerden biriydi o ev.. Belki "Elveda.." ya..
Belki annem, pencerede beni beklemektedir diye..
Belki babam, akşama balık getirmiş midir düşüncesiyle..
Belki kardeşlerimle sarmaş dolaş..
Belki gece Bulvar Sineması'nda film seyretmeye gitmeye..
Belki Vefa Bozacısı'na, belkim de Laleli'deki Bulgar muhallebiciye..
Tayyare apartmanlarını seyrede seyrede, ertesi gün Şehzadebaşı sinemalarından birine nasıl pırlayacağımızı düşünerekten supangle yerken..

Aksaray..
Biz oralarda otururduk.. Artık ismi var, kendisi hiç yok Aksaray'da.. Annem, babam, kardeşlerim ve ille de ille komşularımızla.. Çok uzaktan uzağa, çok sıkına sıkına, gönül düşürdüğümüz, görmekle mutlandığımız komşu kızlarla..
Çakıl'ın gazinosu az biraz aşağıda, denizin üstünde dururdu.. Sahil yolu filan hiç yoktu.. Sadece denizin kenarları vardı.. Hani "Yenikapı.." denilen yer.. Yenikapı, Marmara ile kucak kucağa.. Ve kıyıda hep kızca beyaz, üstüne üstlük hep kız isimleri taşıyan sandallar ki, geceleri sefaya çıkmak, yakamozlarla oynaşmak için.. Çakıl Gazinosu'nda Hamiyet'ler, Perihan'lar, Müzeyyen'ler okurdu..
Ve canımın için açık hava sinemaları..
Şimdi o yıkılma haberini aldığımız bizim evin karşısında; tam karşısında kocaman tramvay deposu ki, içinde onlarca tramvayın durduğu.. Tam evimizin önünde bir durak vardı.. Orada bir tek, sadece ve sadece TopkapıYedikule tramvayları dururdu.. Ama o tarihlerde benim ilişkim sadece OrtaköyAksaray tramvaylarıydılar.. Sabahın çok er saatlerinde kalkıp, o güzeller güzeli Aksaray Çukurpazarı'nın önünde bekleşen tramvaya üç kuruş verip, taa Ortaköy'e Kabataş Lisesi'ne giderdim..
Evli, barklı, analı, babalı, kardeşli; severek, sevilerek giderdim..
O evden çıkıp giderdim..

Çek git hüzün..
Varsıl değil ama, yoksul da değildik.. Sabahları, hele kış günlerinde evimizde sobanın üstünde muhakkak ekmek kızartılır, bol zeytinyağının içinde yeşili, siyahi karışık zeytin ve peynirle; ayrıyeten evde yapılmış çeşit çeşit reçellerle kahvaltı ederdik.. Pençeli ayakkabılarla ve yamalı çoraplarla dolaşırdık, bütün Aksaraylılar ve çoğu İstanbullular gibi.. Kostümlerimiz çoğunlukla tornistandı ve elde örülmüş kazaklar, eldivenler, kaşkollar takınırdık kış günlerinde..
Bizler, Aksaray'daki Giritliler'dik.. Yani analarımız, babalarımız, hatta atalarımız oralardan gelmişlerdi ki, daha çok çocuk yaşlarında..
Bağlık, bahçelik, arsalıktı dört bir yanlarımız.. Samatya'daki, Yedikule'deki Rum ve Ermeni kopillerle karmakarışık çift kale maçlar yapardık, taştan kaleler arasında ve çaputtan toplarla..
Ermeni kıyımı, Yunan düşmanlığı diye bir şeyler bilmezdik..
Biz çocuktuk..
Çocukluğumuzun evi yıkılmış.. Anamızın tabutunu çıkarttığımız o ev..

Kızarmış ekmek..
Ve birden aklıma düştü, burnuma düştü o kızarmış ekmek rayihası.. O kokuyu bir yeni baştan koklar gibi oldum, evin yıkılışını haber aldığım gece..
Yıl 1957 idi.. Ben yirmili yaşların daha ilk basamağında.. Ankara'da Yedek Subay Okulu'nu bitirmiş, teğmen rütbemi takınmış idim.. Sonra "Ver elini İstanbul.." demiş, bir otobüse atlamıştım.. Haydarpaşa'dan bir vapura binip, kendi canibime geçmiş, bir tramvayla üstümde üniformam, evin kapısına dayanmıştım.. Kimselerin geleceğimden haberi yoktu.. Sabahın çok er saatleri..
Çalmadan önce kapının önünde bir süre durmuştum..
Rabbim! İçeride mislerin misi, kızarmış ekmek kokuları.. O ev yok artık..

***

"Sen bugünlerde çok oldun.. De artık çek başımdan git hüzün.." diyeceğim ama, gerçeğini ararsanız bencileyin birisine, galiba en çok yakışanı da o şimdilerde: Hüzün..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Böylesi Böylesi görülmedi!
Vicdansız oğul, eceliyle ölen annesini mezarlık yerine evinin...
Taksiciye köpekli koruma
Lodos sıcağı geliyor
Ayakkabı sonu oldu
Bir eşek uğruna can verecekti
Fazla mesai cinayeti!
Gönüllü eğitim meleği
SPOR
Bu Bu veda değil
Yönetim ise 33. haftadaki G.Saray maçına Hollandalı starı 'kaptan'...
Erken gol şart
Kaza olmasın
Haksızlık var
Geçmişi silin
Aslan, Ribery ile devirecek
Beşiktaş'ın Ali atağı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Kapalı 5 C,Par. Bul. 1 C
ANKARA - Kapalı 3 C,Kapalı -7 C
IZMİR - Kapalı 6 C,Par. Bul. -4 C
ANTALYA - Par. Bul. 14 C,Par. Bul. 4 C
ADANA - Yağmur 15 C,Yağmur 7 C
EKONOMİ
IMKB E: 27.572,790 D:% 0,19
DOLAR S: 1,264 D:% -1,21
EURO S: 1,697 D:% -0,96
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu