Bir okuyucum faks gönderdi. Okumuş, güngörmüş, evlatlarından birini avukat, diğerini jeoloji mühendisi olarak yetiştirmiş bir okuyucu... 1965 yılından beri okuduğu üç gazeteyi bırakıp, TakvimGazetesi'ni seçmesindeki nedenleri sıralamış. "Biziaptalyerinekoyan,iktidarşakşakçısıgazeteleribıraktım" deyişindeki gerçek, Türkiye'deki gazeteciliğe en anlamlı bakıştır. Türkiye'de azalan okuyucu gerçeğinin sorumluları bellidir. Gazeteciliğin yüzünü değiştiren "plastikcerrahların", yürekleri de plastik! Bu ülkede kendi çıkarlarına hizmet edenlerin, halkı uyuttuklarını sananların yaptığı gazetecilik değildir. Tüccarlıktır!
Uslu çocuklara şeker alan, iktidara yağ çeken bal çekenlerin altına " janjanlıbirhayatçeken" gazetecilik, dürüstlükten elini eteğini çekti. İhanete uşaklık edenlerin itibar görmesi, bu mesleğin nereye taşındığının resmi belgesidir. Maalesef uyanmak için geç kalanlar var. Yarına hiçbir şey kalmayacak. Yarına, dürüstlüğünü yitirmiş bir meslek ve gittikçe birbirine benzeyen yazarlar kalacak.
Güğüm gibi kaynanalar ve sırtüstü yatmış böcek gibi gelinlerle uğraşan sistem, basılan 100 milyonluk banknotlara "kuruşmakyajı" yapmayı pek iyi biliyor. Vatan hainlerine bile "kahraman" muamalesi yapmakta, onların üstüne yok! Bazı gazete sayfaları, "sofrayakonulmuşzehirlietgibi" duruyor. Bir meslek, kendinden utanıyor. Peki ya halk? Nerdedir bu ülkenin doğruyu, yanlışı birbirinden ayıran insanları? Sadece gazeteler değil, o gazeteleri her sabah parasıyla satın alıp, "aptalyerine" konmaya gönüllü olanlar da ihanet faslında. Gazeteler ve toplum ülkenin aynasıdır. İnsan yazarken de, okurken de... Kendi resmini çizer aslında.
***
Taş kalpliler...
Kendimizi bir kez daha ele verdik. 150 bin kişinin öldüğü felakette, dünya ayağa kalkıp "saygı duruşu" yaparken, biz göbek attık, eğlendik. Zamanımız o kadar değerliydi ki, 3 dakikamızı "ayıramadık!" Avrupalı olmayı istemekle, Avrupalı olmak arasında dağlar kadar fark var. Bizlere "saygılıolmayı" öğretemeyen büyükler, kendi içlerindeki nefreti çocuklarımıza aşılarken, bir futbol maçına gösterdiğimiz özeni, binlerce insanın ölümüne gösteremiyoruz. Zalim ruhların pençesindeyiz. En masum ölümleri bile "Elingavuru" deyip geçiştirirken, hayata en acımasız pencerelerden bakıyoruz. Ve "taşasarılıbirmesajı" kafamıza atıyor Avrupalı insanlar. 3 dakika saygı duruşuna davet ederken... "Taşkalbimize" vız geliyor her şey! Bizler, ülkeyi bölen hainleri seviyoruz, kaynanaları, zibidileri... Yaşamak niyetine... Bizim ülkemizde ölüler cellatlarını seviyor. Ve her sabah boyunlarını gönülden uzatıyor. Namussuz giyotine...
***
Kendi zarfında saklı Bir veda mektubuyum Artık sana yasaklı Aşkın masum kuluyum
Ayrılığın merhemi Silip atmak canından Allahım söküp alsın Seni bu sol yanımdan
Karıştırma sayfaları Yangın söner közden önce Üzülmem mi sanıyorsun Yürek ağlar gözden önce
***
MutlulukTakvimi * Hapishaneye kitap gönder... * Hakkını yedirme... * Yazmaya başlamadan önce, düşünmeyi öğren...