'Affeyleyelim ki belki bilmez, bir sürçen atın başı kesilmez'
Evet, şair böyle diyor. Acaba, sınavlarda da bilmeyip, üniversiteden "atılan" öğrencilere, yeni bir şans vermek gerekir mi? Kamuoyunda ve Meclis'te, yine "öğrenci affı" tartışılıyor. Aslında "öğrenci affı" sözü hukuken yanlış. Çünkü "af", "suç işlemiş bir kimsenin, cezasının tümden ortadan kaldırılması veya azaltılması" anlamına gelir. Bu nedenle Anayasa'da, "Cezalarla ilgili Af Kanunu çıkartılması için, nitelikli çoğunluk gerekir" deniyor. Halbuki, başarısızlık veya başka bir nedenle üniversiteden ilişkisi kesilmiş öğrencilere, kaldığı derslerden yeni sınav hakkı vermek, bu anlamda bir af değil. Peki, üniversiteden ilişkisi kesilmiş öğrencilere mezun olma şansı verilmeli mi? Bu soruya cevap vermek için önce üniversiteye giriş macerasına bakmak gerekir. Bekleyişinbedeliağır Türkiye'de, üniversiteye girmek çok zahmetli bir iştir. Çünkü yüksek öğrenim için sınırlı yer vardır. Her yıl milyonu aşkın genç, üniversite sınavına girer. "Sınavı kazanan", küçük bir "azınlık"tır. Bu bir başarı değil, yarışma sınavıdır. Bir yanda özel okullar, kurslar, hocalarla, diğer yanda 60 kişilik sınıflarda hazırlananlar arasında bir yarış! Bu sınavlardan sonra, medyada hep ilk üçe giren harika çocuklarımızın haberleri vardır. Üniversiteye giremeyen yüz binlerce genç ise hayal kırıklığı içinde bir sonraki sınavı bekler. Bu bekleyiş, gelecek kaygısına, umutsuzluğa, işsizliğe dönüşür. Bekleyişin bedeli, gençlerimiz ve ülkemiz için ağırdır. Buna rağmen, yıllardır kanayan bu yaraya kimse merhem bulamaz. Üniversiteye girdikten sonra, belirli bir sürede bitirmek gerekir. Bu sürede başarı gösterip mezun olamayan öğrencinin, üniversiteyle ilişkisi kesilir. Bunun yanında, bolca verilen disiplin cezası nedeniyle de üniversiteden çıkartılanlar vardır. Bunların içinde, çok sayıda son sınıfa gelmiş öğrenci de bulunmaktadır.
Reformyapmakgerekiyor Yüksek Öğretim Kanunu (YÖK), 1981 yılında yürürlüğe girdi. Bundan sonra hemen her 2 yılda bir, üniversiteyle ilişkisi kesilen öğrencilere yeni sınav hakkı veren kanunlar çıkartılmaktadır. Çok sayıda öğrenci böyle kanunlar sayesinde mezun olmuş, hayata atılmıştır. Peki neden sık sık böyle kanunlar çıkartmak zorunda kalıyoruz? Çünkü, üniversiteye büyük bir özveri ve gayretle giren öğrenci kazanılmak istenir. Ayrıca, bu öğrencilerin başarısız olmasının ve üniversiteden ilişkisinin kesilmesinin tek nedeni tembellik de değildir. Bu bilindiği için, "öğrenci affı" hep gündemdedir. Gündemi değiştirmek istiyorsak, üzerinde düşünmemiz gereken konu, hangi nedenlerle öğrencilerin üniversiteden ilişkisinin kesildiğidir. İlişki kesme nedenleri haklı ve doğru değilse, sık sık "af" kanunları çıkartmak zorunlu olur. "Öğrenci affı" tartışılırken, asıl konu dikkatlerden kaçmamalıdır. Asıl konu, yüksek öğretim sistemimizde gerçek bir reformun yapılmasıdır. İktidar, Muhalefet, YÖK, üniversiteler, vatandaşlar herkes bu konuda bir değişim istiyor. O halde, bir an önce diyalog ve uzlaşma sağlayarak, gençlerimize iyi bir geleceğin yolunu açalım. Türkiye'nin bu imkanları vardır.