Ramazan çadırlarının dışında yoksulluğun teşhir sergisi var. Çadırların içinde "sahtepeygamberliğe" soyunan belediye başkanlarının fotoğrafları. Onlar, müzelerden çalınmış değerli fotoğraflar değil. Onlar halktan çaldıklarıyla, halkı Ramazan'da bile kandıranların sükseli fotoğrafları. O çadırlar, insanların açlığıyla eğlenen Hacivat'la Karagözler' in çadırları. Karşılıksız iyilik yapmayı reddedenlerin, seçim pazarı. O çadırlar, açlık yağmurunda, belediye başkanlarının tuttuğu sükseli bir şemsiye...
Şatafatlı beylerin, o çadırlarda iftar açmasındaki "yatırımı" izliyor musunuz? Nasıl da zarafet(!) kokuyor! Sizlere o düğünleri layık görmeyenlerin, yer sofrasında sizinle aynı hizaya geldiğini mi sanıyorsunuz yoksa? "İşte" diyorsunuz, belki de "İştehalkınpolitikacısı!" Aslında sizler o politikanın yarattığı halksınız! Yemek kuyruklarında teşhir edilen, din sömürüsünde geleceği çalınan, sefaletin kucağındaki halk. En zayıf halka!
Dini inançları bu kadar sömürülen başka bir toplum, yeryüzünde yok. O yüzden, çadırların teşhir edilen topluluklarına bir çift sözüm var. Bütün bir yıl ayaklar altında ezilmeye ses çıkartmayıp, Ramazan'da bir tas çorbaya fit olanlar, çocuklarının geleceğini de koruyamaz. Kendi onurunu da...
Bu kadar Ramazan yıldızımız var da... Ülkemiz hala neden karanlık?
***
Çok yakında Canın çekecek beni Yalnızlığına Tutsak olacaksın Sevmekten yorulmuş Bir yolcu gibi İnecek bir durak Arayacaksın Dönüşü olmayan Yolun sonunda Sen beni boşuna Bekleyeceksin Bensizliğin fafurasını Böyle ağır ağır Ödeyeceksin HakkıYALÇIN
***
MutlulukTakvimi Yanlış çevirdiğin telefon için özür dile... Sonbaharı yaşa... Pencere önünü küçük saksılarla süsle...