İKİ takımın da futbol anlayışları birbirine çok yakındı. Orta sahada birbirlerine üstünlük kurmak, top çalmak ve hızlı hücuma kalkarak golle buluşmak niyetindeydiler. Bu nedenle maçta topun piyasa değeri her zamankinden yüksekti. Zira topu kaybeden maçı da kaybedecekti. Nitekim öyle oldu... İlk yarıda Fenerbahçe'nin en iyisi Tuncay, en kötüsü ise Serkan'dı. Tuncay'ı hırs basmış, kramponlarından adeta kıvılcım çıkıyordu. Ama Serkan sağ kanatta ayağına geçirdiği her topu "özenle" rakibe bırakıyordu. Daum'un ümit bağladığı Ümit Özat'ın soldan ortaladığı toplarda da isabet olmayınca Kanarya'- nın kanatları kırılıverdi. Daum, bu duruma önlem olarak ikinci yarıda sağ kulvara Mehmet Yozgatlı'yı yerleştirdi. Zira kanatları kullanmadan Lyon defansının dengesini bozmaya olanak yoktu. Nitekim, Fenerbahçe'nin golü de kanat organizasyonundan geldi. İlk yarıda Alex'in kullandığı 6 korner atışının neredeyse tümünün rakip savunma tarafından kesilmesi de ilginçti. Ayrıca ilk yarı boyunca Fenerbahçe'nin rakip kaleye yalnızca tek şut atabilmesi de hücumda ne denli başarısız kaldığının kanıtıydı. Fenerbahçe son maçlarında "rakibini oynatmamayı" başarıyor. Ama "oynayamamak" pahasına... Sarı-Lacivertli takım hem "oynatmamayı" hem de "oynamayı" başardığı gün, gerçek Avrupalı olacak. Servet ise sürpriz yumurta gibi. İçinden ne çıkacağı belli değil. 35. dakikaya kadar oynadığı mükemmel futbolu görünce, "Manchester'da oynasaydı, sonuç ne kadar farklı olurdu" diye içimden geçirdim. Ama ilk yarının son 10 dakikası içinde yaptığı iki akıl almaz hatayı görünce fikrim değişti. Bir defans oyuncusunun başarısı için "istikrar ve güven" vazgeçilmez unsurlardır. Servet bu savruk haliyle hiç de güven vermiyor. Sarı-Lacivertli defans maçın başından itibaren sağ kanadı Manş Tüneli gibi kullanan Govou'- yu bir türlü durduramıyordu. Lyon'- un golü adeta "tarifeli sefer" gibi geldi. Fenerbahçe'nin S.O.S. veren sol kanadı zaten golden 5 dakika önce çökmüştü. Govou'nun golü hazırlayıp, Juninho'ya attıracağı, dakikalar öncesinden belli olmuştu. Ama senaryoyu bir tek Daum okuyamamıştı!.. İkinci gol ise rakip takımın defansının en gerisinde oynayan Cris'ten geldi. Brezilyalı oyuncu altı pas içinde o kadar boştu ki, golü neredeyse "can sıkıntısından" atar gibiydi! Lyon üçüncü golü de parkta gezinir gibi attı... Daum kabul etsin, ya da etmesin. Fenerbahçe'nin bir gerçeği var: Bu takım defans yapamıyor. Öyleyse ne yapacak? Futbolun ve savaş alanlarının en eski taktiğine başvuracak: "En iyi savunma, hücumdur" diyecek, bir yiyecek, iki atacak... Şu anda Fenerbahçe'nin elinde bulundurduğu kadro, ancak buna elveriyor. Sonuçta bu kadar kolay gol yiyen bir takım, Şampiyonlar Ligi'nde ancak "misafir oyuncu" olur. Bu gerçeğe gözlerini yuman herkes, takılıp, düşmeye mahkumdur!