Her zamanki gibi bir çarşambaydı. Karım ve ben bir bakımevinde, bir kalp krizini daha başarıyla atlattığımızı konuşuyorduk. Bakımevinin sakinlerinden biri olan Miriam, bizimle birkaç dakika konuşmak istediğini söyledi. "Mutlu olmak için 3 şeye ihtiyacım olduğunu düşünmüşümdür hep" diyerek sözlerine başladı. "Seveceğim bir insana, yapacağım bir şeye ve bekleyeceğim bir şeye. Burada seveceğim insanlar var ve etkinlikler de beni aynen istediğim gibi meşgul ediyorlar. Ama beklediğim hiçbir şey yok. Bu konuda bana fikir verebilir misiniz?" "Buraya gelmeden önce neyi bekliyordun?" diye sorduk. Miriam, "Başkalarıyla birlikte bir şeylere gülmeyi çok severdim" yanıtını verdi."Nelere gülerdiniz?" Gülümseyerek, "Görebildiğim, duyabildiğim, hissedebildiğim, tadını veya kokusunu alabildiğim her şeye!" dedi. O anda projemize başlamaya karar verdik. Değişik espriler aramaya başladık ve tüm duyularımızı bu amaç için kullandık. Ardından bir posterle işe başladık. Posterde şöyle yazıyordu: "Hayat, ciddiye alınmayacak kadar önemlidir." Üzerine, "Yaşamdan zevk almaya çalışın, çünkü bu bir kostümlü prova değil" yazan bir düğme bulduk. Sonra bir çay poşetinin üzerine şu mesajı koyduk: "Siz bu çay poşetine benziyorsunuz... Sadece, sıcak suyun içinde ne kadar güçlü olduğunuzu anlarsınız." Aramalarımıza devam ettikçe, esprilerle dolu karikatürler, ses ve görüntü kasetleri bulduk. İnsanlar bize araba tamponuna yapıştırılan çıkartmalar, resimler, kitaplar, oyunlar, dizi karikatürler getirdi. İçine kitaplar, kasetler, tebrik kartları ve her yaştan çocuklar için oyuncaklar koyduğumuz espri sepetleri hazırladık. İçi doldurulmuş hayvanlar en sevilen oyuncaklardı. Bu oyuncakları toplar izliyordu. Ve elbette köpükten balon yapma oyuncakları olmadan, sepetler tam olarak dolmuş sayılmıyordu. Bu projeye başlamamızı sağlayan Miriam için de bir gülmece sepeti hazırladık. Kendisi için günün en önemli zamanının sepetindekileri bakımevinin diğer sakinleriyle, ziyaretçilerle, gördüğü herkesle paylaştığı zaman olduğunu söylüyordu. Birisi onun bir gülümseme aradığını ve bulduğu anda da bunu başkalarıyla paylaştığını söyledi. Böylece projemizin adını koyduk: "Bir Gülümseme Bulun ve Onu Başkalarıyla Paylaşın!" Proje o kadar çok başarılı oldu ki, diğer tesislerin de kulağına kadar gitti ve özel istekler almaya başladık. Bir bakımevi bizden alışveriş arabası gibi bir gülmece arabası yapmamızı istedi. Gönüllüler bu arabayı koridorlarda gezdiriyor ve pek çok kişiyle gülümsemelerini ve kahkahalarını paylaşıyordu. Bir başka bakımevi ise, gülünç video kasetler için, bir de video kamerası bulunan bir gülmece odası tasarlamamızı istedi. Çok kısa bir süre sonra aileler, spor kazaları, gizli kamera şakaları ve bunun gibi hoşlarına giden tüm video kasetleri bağışlamaya başlamışlardı. Yaşlıca bir kadına yardım edebilmek için bir jest olarak başladığımız bu hareket, ömür boyu devam edecek bir projeye dönüştü. Miriam, şimdi en son ödülünü almak için aramızdan ayrıldı ama, onu en son gördüğümüzde bakımevindeki odasının kapısında şöyle bir yazı asılı duruyordu. "Kendine gülebilen kadın mutlu demektir. Onu her zaman eğlendirebilirsiniz!" KAYNAK: Tavuk Suyuna Çorba