Bana ilk sorduklarında, iki dakika düşünmüştüm.. Ama şimdi ölmüş anamın genç kızlık soyadını bilmeyen kalmadı.. Önce bankalar başlattı sanırım: "Senomusunbakalım?Söyleananıngençkızlıksoyadını.." Sonra gerisi geldi.. Kör değneğini beller gibi hep aynı şifre.. "Ananızıngençkızlıksoyadıne?" Şimdi iyi bir aile terbiyesi almamış olsam, "Ulaanamıkarıştırma,yoksamseninananınsürmeligözlerindenbaşlarım..." diyeceğim.. Dijitürk'ten bile sordular kayda düşmek için: "AnanızıngençkızlıksoyadıneydiHalitBey?" Bakkaldan sigara almaya çekiniyorum, anamın genç kızlık soyadını soracaklar diye.. Kurye bir zarf getiriyor eve.. Kapıyı açıyorsun, alıyorsun.. Nah alıyorsun.. Önce hüviyet.. Ben şahsen basın kartımı gösteriyorum. Başbakanlık'ın verdiği, çok itina ile hazırlanmış, onlarca kez hüviyet cüzdanının yerine geçerliliği kabul edilmiş bir varak.. Yok... İlle de nüfus cüzdanı.. Kapısında ismim yazılı evde, benden nüfus cüzdanı soruluyor.. İyi güzel de.. Ulam memlekette dört bir yanlarda sahte hüviyetler, sahte pasaportlar sonbahar yaprakları gibi havada uçuşurlarken, işgüzarlığa kitakse.. Tahtakale'de 100 doları bastırdın mı, anında diplomatik pasaportun hazır oysa.. Duruşmalara girip çıkan sahte avukatlar, ilkokul mezunu ama duvarları diplomalı doktorlar gırla.. Bu yukarıda yazdıklarım, yaşamımızın maskaralıklarından küçük bir bölüm.. Üçbeş gün önce bir kurye geldi.. Bir zarf getirip verdi, sadece bir imza.. Girdim içeriye açtım.. İçinden "ÖlümeÖvgü" diye bir kitap çıktı.. "SelYayıncılık" tan yollanmış.. Ölüme Övgü.. Ölümle tanışıklığım vardır.. "Övgü" ye gelince, çok bazen.. Çiçero tarafından, 2000 yıl önce yazılmış.. Lise yıllarımda, felsefe derslerinden merhabam var o zatla.. Hani pepemeliğini gidermek için ağzında çakıl taşlarıyla uzun uğraşlar veren ve sonradan bizim dilimize "çaçaron" sözcüğünü kazandıran bir eski Romalı devlet adamı.. Düşünür, feylesof ve çok bilge bir hatiplerin hatipi.. Bugünlerde o ölüm denilen şey, eski ahbaplarım arasında dolanıp duruyor.. Elimin altında birkaç polisiye roman vardı.. Onları bıraktım.. Nasılsa sonları daha belirsiz.. Asıl son, ölüme dair o "ÖlümeÖvgü" yü okudum pazar günü.. 2000 yıl öncesinden, "ona" dair birtakım anlatıları.. Kitap, 2004 Eylül basımlı.. Daha dumanı üstünde.. Çeviri Cânâ Aksoy'un.. Aşağıda, okuduklarımdan bazı alıntılar bulacaksınız.. Ve aklınızın bir köşesinde bulunsun, televoleler, fıstıki makamlar, kıçlar, göbekler, altınlar, paralar, Porsche'ler, yatlar, katlar geçici dünya halları, sanal bir hallar.. Gerçekolansadeceo..Ölüm.. Hepinize uzun ömürler dilerim dostlarım, ama şimdi 2000 yıl önce ölmüş bir büyük düşünür konuşuyor.. Okumak istemeyen tüyer.. (Nereyekadar?)
Çiçerosöylüyor.. Eflatun, ölüm cezasına çarptırılan Sokrates'i yargıçların önünde konuşurken anlatır.. Bakalım neler söylüyordur o sırada Sokrates: "Yüce yargıçlar, ölüm cezasına çarptırılmamın benim için iyi olduğuna yürekten inanıyorum. Çünkü öldükten sonra şu iki şeyden biri olacak: ölüm ya bütün duyuları toptan alıp götürecek, ya da ölümle birlikte bu dünyadan ayrılıp başka bir dünyaya geçeceğiz. Buna göre duyum işlevi büsbütün kayboluyorsa, kimi zaman rüyada bile bozulmayan deliksiz bir uykuya benziyorsa ölüm, tanrılar aşkına, ne büyük bir kazançtır ölmek. Böyle bir geceye yeğ tutulabilecek kaç gün sayılabilir, hele durmadan akan o sonsuz zaman bu uykuya benziyorsa, benden mutlu insan kim olabilir? Ama ölümün bizi bu dünyadan başka bir dünyaya, bu dünyayı terk etmiş ölülerin yaşadığı dünyaya götüren bir yolculuk olduğu hikayesi doğru ise, daha mutlu olur elbet insan. ... Artık ayrılık vakti geldi. Herkes kendi yoluna. Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyidir dersiniz? Bunu yalnız ölümsüz tanrılar bilir. Hiçbir insanın bunu bildiğini sanmam."
... Doğrusu hangi ömür uzundur ki? Şöyle de sorulabilir: İnsana uzun gelen şey nedir? İhtiyarlık değil midir? 'Çocukluk,delikanlılıkdemedenÖmrümüzoldukçaHaberbilevermedenYakamızayapışan.' Ama ihtiyarlığın öteside, bizi bekleyen hiçbir şey olmadığı için, ihtiyarlığın uzun sürdüğünü söyleriz. Buna benzer şeylere "Uzun" ya da "Kısa" dememiz, o şeyin o durumda ne oranda dağıtıldığına bağlıdır. Aristotales'in söylediğine göre, Avrupa'nın bir bölgesinden Pontus'a akan Hypanias Irmağı civarında doğan ve yalnızca bir gün yaşayan küçük bir hayvan vardır. Bu yaratıklardan sekiz saat yaşamış olanı uzun yaşamış sayılır. Gün batımına kadar yaşayanı ise öldüğünde kocamıştır. Hele o gün, yılın en uzun günü ise. En uzun insan ömrüyle sonsuzluğu karşılaştıralım. Bu minnacık yaratıklarla neredeyse aynı varlıklar sınıfında; kısa ömürlü varlıklar arasında buluruz kendimizi. ... Bize gelince, "emrihak" vaki olup, bu dünyadan ayrılacağımız gün gelip çatınca, şükran duyarak, sevinç içinde boyun eğelim ölüme. Besbelli bize ayrılan ebedi istirahatgahımıza gidebilmemiz, ya da bütün heyecanlardan ve sıkıntılardan kurtulabilmemiz için bir hapishaneden, zincirlerimizden kurtulduğumuzu düşünelim. Öte yandan, tanrı buyruğunu vermemişken, başkaları korkunç bulsalar da, son günün bizim için hayırlı olduğuna inanalım. Ölümsüz tanrıların ve her şeyin anası olan doğanın hazırladığı hiçbir şeyi kötü saymayalım. Dünyaya gelişimiz bir kaza, bir rastlantı değildir. İnsanoğlunun ne yapıp ne ettiğini gözleyen bir kudret vardır elbette. Bu kudret bir soy yaratıp onun üremesini sağlayarak, türlü acılarla onu eritip bitirdikten sonra ölümün kucağına atacak bir kudret değildir. Bu kudreti; bir barınak, bizi koruması için hazırlanmış bir sığınak gibi görelim." (x)ÖlümeÖvgü..ÇevirenCânâAksoy..SelYayınları..Eylül2004..
***
Yaşşa Galatasaray!. Galatasaray düğün-bayramda.. 100'üncü yaş gününü kutluyor şenliklerle.. Bir Fenerbahçeli olarak, ben de sevgiyle kutluyorum bayramlarını.. Daha nice 100 yıllara.. Dünya durdukça dursunlar.. Kızıma bir Galatasaray bayrağı ısmarladım.. Getirsin de cama, balkona, görülür bir yerlere asayım diye.. Berfu, acaip şaşkınlıklara düştü: Babahastadeğilsinizdimi?Ateşinizfilan? Anlattım ki ona, Galatasaray'ın Başkanı Sayın Özhan Canaydın, günler öncesinden "Cimbomlular" ı evlerine bayrak asmaya çağırmakta.. Oturduğum sitede yüzlerce konut var ama, ilaç için bir Galatasaray bayrağı bile göremedim.. Oysa kendi rivayetlerine göre, taraftarı en fazla olan camia.. Öyle söylüyorlar. Söylesinler.. Dilin kemiği mi var sankim? Ve "Enbüyükbiziz.." diyen başkana da ayıp oluyor hani.. Aslında Galatasaray'ın bayramını bütün Türkiye kutlamalı.. Bu ülke insanına çok sevinçler, çok gururlar yaşatmıştır.. Hakkı inkar edilemez.. Öte yandan, biz Fenerbahçeliler'in kadir-kıymet bilir olduğumuzu göstermenin de tam sırasıdır.. Şimdi kendi bayramlarıdır ama, Fenerbahçe'yi de hiç bayramsız bırakmamışlardır.. Kabul günlerinde ikramda hiç kusur etmemişler, 5-6, Allah ne verdiyse hüsnü kabullerde bulunmuşlardır.. O bizim en kıymetlimizdir.. Neşe kaynağımızdır.. Mutlanma vesilemizdir.. Siz bakmayın dünkü gece tekmillerinin birden Fransız olmalarına, canı gönülden Lyon'u tutmalarına.. Yadsımayın Fransız olmalarını; Fransız kültürlüdürler zira.. Yaşasın, hep yaşasın Galatasaray.. Yaşasın ki, biz Fenerbahçeliler neşemizi bulalım şu dar-ı dünyada..