İşsizlik ordusunun hakim olduğu ülkemizde bir işe girmek Milli Piyango'dan ikramiye çıkması gibi bir şey. Hadi iş bulduk diyelim. Sevinelim mi? Yoksa üzülelim mi? Sizi bilmem ama ben, iş kazalarıyla ilgili istatistiklere bakınca, acaba işsiz kalmak daha mı iyidir diye düşünmeden edemedim. Dile kolay, Türkiye'de son 4 yılda tam 10 bin 397 kişi iş kazasında sakatlanmış. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde eski teknolojinin kullanılması, iş kazalarının artmasına ve sakatlanmaların katlanmasına neden oluyor. Bunlara sağlıksız iş ortamı, aşırı para kazanma hırsı, çalışma saatlerinin yükseltilmesi ve iş eğitiminin olmayışı eklendiğinde, yaşam çekilmez oluyor. 1996-1997, 2002 ve 2003 yıllarında sakat kalan çalışan sayısı 10 bin 397 kişi. Acı ama gerçek. Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) verilerine göre, 1996 yılında 86 bin 807 iş kazası meydana gelmiş. Bu iş kazaları sonucunda 3 bin 240 kişi özürlü kalmış. 1997'de ise 99 bin 373 iş kazası olmuş. 3 bin 474 kişi meslek hastalığına yakalanıp sürekli iş göremez hale gelmiş. Tedavi sonrası ölen sigortalı sayısı ise bin 473. Yine SSK ve Dünya Çalışma Örgütü (ILO) istatistiklerine göre, 2003 yılında 76 bin 668 iş kazası olmuş, bin 440 kişi meslek hastalığına yakalanmış. Bin 596 sigortalı, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremez hale gelmiş, 811 sigortalı ise yaşamını yitirmiş. 2002 ve 2003 yıllarında toplam 149 bin 12 iş kazasında bin 041 kişi meslek hastalığına yakalanmış. Bu arada sürekli iş göremez duruma gelip sakat kalan kişi sayısı 3 bin 683, yaşamlarını yitiren kişi sayısı ise bin 689. 1997 yılından 2003 sonuna kadar geçen süreçte işyerlerinde sakatlanmayı önleyici tebdirler alınmadığını görüyoruz. İnsan "Acemi nalbant attan, kötü işyeri candan eder" diyerek işsiz kaldığına bile şükredecek neredeyse...
